42

1.7K 186 118
                                        

"Hadi ama beyler!" Koray önce ellerini çıkardı arabanın ardından. İki elini de teslim olurcasına kaldırmıştı. "Bu gece kimse ölmek zorunda değil, sadece konuşacağız." Silahı, tetik kısmındaki halkadan baş parmağına tutturmuştu. Sesi duyulduğunda, silahlar kesildi. O zaman tamamen ayaklandı.

Yusuf, hemen aşağısından ona doğru bakıyordu. İlk tehlikede Koray'ı aşağı çekebileceği şekilde tetikteydi.

"Sadece konuşalım." Silahını arabanın kaputuna bırakarak açıklığa doğru adım atmak istedi ama Yusuf inatla yapıştı koluna. Herhangi bir şey söylemedi ama Koray'ın anlaması için duymasına gerek yoktu.

Elini çekmeye çalıştı ama normalden bile daha güçlüydü Yusuf. Koray'ın aptallık yaptığını düşünüyordu. Koray da karşılık olarak elini sıkarak anca kurtulabildi ve sanki birkaç saniye ara vermemiş gibi yürüyerek çıktı arabanın arkasından.

Adım atarken cesurdu, çenesi dik, kaşları alayla kalkıktı. Kamyona doğru yürürken etrafta kendisi dışında bir kişinin bile olmadığının da farkındaydı. Araba yaklaşırken yok olmuştu herkes. Planları bu olduğu ve onlara güvendiği için endişeli değildi.

Tek bir kişi indi kamyondan. Koray'ın aksine silahını bırakmamıştı.

"Yolu aç." Dedi adam. Daha fazla uzatma gereği duymadı. Belli ki alıcısı dışında kimseyi saymıyordu.

"Ne satıyorsun? Biz de alalım." Dedi Koray başını yana doğru eğip arabanın ardını görmeye çalışarak. Alaylı tonu adamı sinirlendirmiş olmalıydı ki sürgüyü çekerek silahı Korya'a doğrulttu.

Koray umursamazca sırıttı ama sürgü sesini duymuş olan bir başkası yerinden çıkmıştı. Namlu hızla Koray'dan kayarak Yusuf'u buldu.

Koray da silahı takip ederek arkasını döndü. Yusuf da kendi silahını doğrultmuş olduğu için bir anda bir düzine adam arabanın içinden indi.

"Hay sikeyim!" Koray'ın sözleri geri çekilmeyeceği belli olan Yusuf'aydı. Birkaç saniyede aradaki mesafeyi kapatıp Koray'ın önüne geçmişti bile.

Koray derin bir nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Diğerleri arabadakileri indirirken o, silahını Yusuf'a doğrultacaktı. Beyefendi şimdi silahını kullanmayı akıl ediyordu, en yanlış yer ve zamanda. Delik deşik olmak üzereykense yol ortasında dikiliyordu.

"Altuk." Koray'ın tüm sözlerine rağmen sesi çıkmayan adam, sarışının ortaya çıkması ile sırıttı. Yusuf, onu tanımıyordu ama onun, Yusuf'u tanıdığı belliydi. Garip bir gülümseme belirdi yüzünde, ne zalimceydi ne kibarca. Ezberlenmiş olduğu belliydi.

"Teslimatı kontrol için sizi mi yolladılar. Bilseydik, hiç silahlanmazdık efendim." Yusuf yanıt vermeden öylece bakakaldı adama. Ne teslimatı biliyordu ne de işi. Koray için buradaydı. Ona yardım etmek, kendisini kanıtlamak istiyordu. Suçlu değildi, ama adam öyle demiyordu.

Ardını, Koray'ı görmüyordu ama onun nefretle bakan gözlerini hayal edebiliyordu. O, böyle olacağını söylemişti. Yusuf'un alıcı olduğunu düşünüyordu ve adam susmadan getirdiği şeylerle ilgili bilgi veriyordu. Yusuf; onu duymuyor, sıkışan göğsünde boğuluyordu o anda. Aklından geçen tek bir isim vardı; İnci. Ondan başkası olamazdı bu planı yapan.

Koray, öne doğru adımlarken belinde olan ikinci silahını çıkarmıştı. Yusuf namluyu hissedeceğini biliyordu. Koray'ın her adımı kalbinin teklemesine sebep oluyordu.

Koray yanına vardı, sonra birkaç adım daha atarak durdu.

"İnci'ye söyle; karşısında aptal yok. Bir gün önce bacaklarını açmakla yakalayamadığını bir gün sonra başka bir köpeği ve yalanları ile sağlayamaz." Sözlerinin ardından o kadar hızla çekti ki silahını adamı yakalayıp kolunun altına alana, alnına silahı dayayana kadar kimse ne yaptığını anlayamadı.

Bir Küçük Günahkar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin