1

15.4K 762 314
                                    

"Sarıyı bul bana." Ardıç onu başıyla onaylayarak ayağa kalktı. Sağ ve sol kolu sayılacak iki kişiden biriydi Ardıç. Çetedekilerle yakın olan o olduğu için birilerini bulma işleri de ona kalırdı.

Koray sigarasını dudaklarına götürdü ve çatılı kaşlarıyla birlikte dudaklarını büzdü. Duman burnundan ve ağzından çıkarken gözleri sarının dün oturduğu yerdeydi.

Kömür'ün ismini aldığı eski maden ocaklarının hemen önünde oturuyorlardı. Normalde sabahları merkezde, herkesin içinde uslu çocuklar olurlardı fakat bugün dün gecenin izlerini üzerlerinde taşıdıkları için olay mahaline geri dönmüşlerdi.

"Buraya girip çıkan herkes senin kontrolünde değil mi?" Gözleri hala karşıdaydı fakat Cebrail'in, Koray'ın ona konuştuğunu anlaması için bakışlarına ihtiyacı yoktu. Bu işle o ilgilenmeliydi.

"Şehirli veletlerden sandım." Dedi ama çocuğu hatırlamıyordu bile. O gece orada olmaması gereken birden fazla kişiyi içeri almıştı. Cebrail için önemli olan kişi değil parasıydı.

"En azından parayı kurtardık." Dediğinde Koray'ın öfkeli bakışlarının gölgesi üzerine düştü. Diğerlerinin aksine haylaz gündüz çocuğu hallerini de bildiği için çocukluk arkadaşından çekinmiyordu Cebrail.

"Kızlar için para istediğinde böyle bakmazsın ama." Dedi kendini haklı çıkarmaya çalışarak.

"Bizim yaşlı bunak bana kelepçe taktı hem de o piç gülerken." Sigarayı dişleriyle sıkmamak için zor duruyordu Koray. "Diğerlerine duyur. Bu gece bir daha toplanıyoruz." Cebrail şaşkınlıkla baktı ona. Asla iki gün art arda toplanmazlardı.

"Risk almaya değer mi? Unutma Koray bölümün ücretini onunla ödüyoruz." Üç genç birçok yasadışı işte çalışıyordu ama en çok para getiren kulüptü. Çete bilmese de sabah merkezdeki okula gidiyor, onun için düzenliyorlardı tüm dövüşleri. Bir köstebek için riske atmak aptalcaydı belki ama Koray aşağılanmayı kaldıramayacak kadar kibirliydi.

"Sarı her kimse normal olmadığı belli. Bizi biliyordu, parayı sevdiğini biliyordu. İçeri adam alanın sen olduğu günü, benim dövüşeceğim günü seçti. Bugün toplanacağımızı duyacaktır. Ekstra dikkatli olacağız ve bize gelmesini bekleyeceğiz."

"O kadar zekiyse neden bu tuzağa düşsün ki?" Koray sigarasından son nefesi aldı ve izmariti yere attı.

"Gözlerinde kibir vardı." Bu bakışı oldukça yakından tanıyordu. "İşimizi bitirdiğini düşünecek kadar kör bir kibir. Sinirlenecek ve geri gelecek. Biz de bekliyor olacağız."

"Nerede?" Cebrail'in sorusuyla tüm konuşma boyunca ilk defa gülümsedi Koray. Gizli kalan son yerleri vardı. Orası Koray için özeldi, yakalanma ihtimaline karşı büyük organizasyon olmadan gitmezlerdi.

"Gül Bahçesi'nde." Dedi masadan kalkarken. Gül Bahçesi merkez ve Kömür'den uzak şehrin Altukoğulları'nın bölgesine yakın olan yerdeki eğlence mekanıydı. Güzel isminin aksine şeytanın eviydi orası. Zenginlerin bile sevdiği mekan her türlü günahı barındırıyordu. Altukoğulları'nının kendisi bile bu çekici günahtan uzak kalamaz, orayı kapattıramazdı.

*

Koray güleç bir çocuktu. Özellikle de eğleniyorsa. Cebrail onun üç kişiliğine şahit olmuştu. Biri okuldaki zeki ve haylaz kişiliğiydi. Şeytan tüyü ve çalışkanlığı sayesinde sevilirdi. Geceleri büründüğü karakteri okuldakilere anlatsanız size gülerlerdi. Akşamları deliydi Koray. Para için almadığı iş yoktu, öldürmez, namusa göz dikmez ve fakirden çalmazdı ama Altukoğulları'nın kara belasıydı. Şehrin o tarafına giden şeylerin yağmalanmasını sağlıyordu. Götürenler de pay aldığı için susuyorlardı.

Bir Küçük Günahkar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin