51

1.1K 70 77
                                    

Bekleyen herkese hem teşekkür ediyor hem de özür diliyorum.

Kalabalık, kendi içinde küçük gruplara ayrılıp keyifli ve derin sohbetlerine daldıkları için Koray'ın da Yusuf'un da yokluğu fark etmedi. Her zaman böyle olurdu. Genelde böyle zamanlarda Ardıç da ilgilenecek bir şey bulduğu için diğerleri gibi fark etmezdi ama bu sefer farkındaydı çünkü Zümra'yı görmüştü.

Kendisinden çok, sevgilisiydi kızın halini fark eden. İki kız geçen iki yılda arkadaş olmuş sayılırlardı. Arkadaşının hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüğünde peşinden gitmişti. Sevgilisi gibi Ardıç da gördü mavi gözlerdeki yaşı. Gördüğü anda anladı nedenini.

Bir süre bakındı etrafa. Gözleri Cebrail ile kesiştiğinde yıllardır aralarında şifre olarak kullandıkları el hareketini yaptı. Dışarıdan, bilmeyerek bakan bir göz için sadece kol düğmesi ile oynuyor gibi görünüyordu fakat Cebrail anlamıştı. Yanıt olarak eli önce cebine oradan da bir düğmesi ilikli ceketin içine gitti. Onun işareti ile hareketlendi Ardıç. Bir sorun olduğunu söylüyordu Cebrail. Yusuf'u kastediyordu. Kızın gözündeki endişeli bakış, Cebrail'in tehlike uyarısı ile birleşince tamamen emin oldu ve hızla çıktı ana salondan.

Koray'ı aramaktı hedefi, Yusuf'un yokluğu ve Zümra'nın hüznü onu işaret ediyordu. Fakat salondan ayrıldığı gibi amacını unutmasını sağlayacak kişiyle karşılaştı.

Köşede bekleyecek, adam kollayacak biri değildi Salih fakat Ardıç onu gördüğü anda kendisini beklediğini anladı. Ardıç kolay kolay korkmazdı fakat adamdan işiteceklerinden korkması gerektiğini biliyordu. Her ne diyecekse Koray'a ya da Cebrail'e değil ona söylemeyi seçmişti. Her ne duyacaksa arkadaşları ile arasında duracaktı sözler.

"Ardıç oğlum." Diye başladığı sözleri, içeri odasına geçene kadar sürdürmedi Salih. "Koray..." diye devam edecekti daha sonra odada Koray'ın koltuğuna oturarak. Herkesin bildiklerini bir daha kendi ağzından söyleyecekti. Onları bir vücuda benzeterek Koray'a kalp diyecekti. Haklıydı, Koray'ı görenler, ruhunu, coşkusunu ve kasabaya olan sevdasını bilenler her zaman onun yanında kalırdı. Salih de bunun için hedefini Yusuf'tan Koray'a çevirmişti.

"Sen akıllı olansın." Ardıç'ın gözlerinin içine bakarak söyledi sözlerini. "Gerçekleri görecek, seçecek kadar akıllısın. Koray etkisini yitiriyor, aklı şaşıyor, soyadının hakkını veremiyor. Atalarının silah doğrulttuklarına gül uzatıyor, fakat Altuk'ların kasabayı o gülün kırmızısı gibi kana buladıklarını unutuyor." Bir Aslantaş olarak bir Altuk'un sözüyle hareket ediyor olması eskiden de sorundu. Yusuf çekip gitmeden önce bile onu istemeyenler vardı. Koray'a güvenerek susuyorlardı fakat artık Koray'ın sözü bile etki etmiyordu. Salih'ten sonra her şey değişmişti. Artık gizli gizli dövüş klübü toplayan serseri gençler değillerdi.

"Yusuf arkadaşını alıp çekip gittiğinde sen, sevgilin, ailen, sizin gibiler ne olacaksınız? Sizin gidicek yeriniz var mı?" Koray'ın sahip olduğu seçme hakkına sahip olmayanlar vardı. Ardıç da onlardan biriydi. "Sen burada doğdun oğlum. Her şey olurken buradaydın. Altuk'lar yükselip, düşerken; ölür ve öldürürken. Bu insanların kasabana neler yaptığını biliyorsun. Eskiden Koray da bilirdi."

Ardıç yüzünü ifadesiz tutmaya çalışıyordu fakat başarılı olamadı. Onun içinde korku yeşermiş gök mavisi gözlerine karşı; "Senden tek bir şey isteyeceğim." Dedi Salih. "Koray'ı içine düştüğü yanılgıdan kurtaracaksın. Herkesi koruyacaksın. Sadece ufak bir bedeli olacak. Koray acı çekecek belki ama sonunda o da buna mutlu olacak. Çünkü sen de biliyorsun ki bir seçim yapacak olsaydı Kömür'ü birkaç sarı saç teline tercih ederdi."

*

Gece yerini güne bırakırken Koray, parmaklarını buğday sarısı tutamlarda dolaştırdı. Günün ilk ışıkları kirli otel camını aşıp içeri giriyor ve Yusuf'un uykunun kollarındaki sakin yüzünü aydınlatıyordu. Geçen iki yılda ruhsal olarak her ne kadar yıpranmış olsa da ilk tanıdığı halinden çok da farklı değildi çehresi. Küstah mimiklerinden yoksun hali yumuşak ve Koray'a göre oldukça şirindi.

Bir Küçük Günahkar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin