Girişe küçük bir karakter hatırlatması ekliyim sanırım unutuluyor.
Nedim Altukoğlu: Yusuf'un babası, Nazım'dan önceki yönetici. Madenlerin ve kasabanın ölmeden önceki sahibi.
Nazım Altukoğlu: Nedim'in kardeşi, Yusuf'un amcası ve şimdiki patron.
Celal Çınar: Gül Bahçesi'nin sahibi.
Siyah araba son dönüşünü yapmadan yavaşlayarak içindekilere planlarını son defa gözden geçirecek zamanı verdi.
Şoför yan koltuğun altına uzanarak siyah bir çanta çıkardı.
"Her şeyi tekrardan gözden geçirdin dimi?" Dedi Yusuf. Sözlerinin hedefi Koray'dı. Kıvırcık onu başıyla onayladı. Yusuf'a onun kısmını sormasına gerek yoktu. Sarışının binlerce defa tekrar ettiğine şahit olmuştu.
Yusuf, çantadan çıkan silahı belindeki askıya asarken Koray gözlerini kısarak baktı ona. Yaptıkları şeyin riskli olduğunu biliyordu ama masada olanlar onun ailesi sayılırdı. Bu kadar hazırlıklı olmasını beklememişti.
Yusuf, Koray'a döndüğünde onun sorgulayan bakışlarını gördü.
"Gerekli olanı yapıyorum." Dedi Koray'a açıklama yaparak. Koray'ın dediklerini hatırlıyordu. Nedensiz yere birini öldürmek istemediğini anlamıştı. Güç savaşının ortasında yanan kişi olmak istemiyordu kıvırcık.
"Gerekli olanın ne olduğunu biliyorum. Sevgi dolu köşklerde büyümedim Yusuf, güven bana."
"Güveniyorum." Yusuf'un sözünün üstüne şoförü, Koray'a doğru döndü ve kutudaki diğer silahı ona uzattı. Koray silahı beline yerleştirirken Yusuf'un sözlerinin boş olmadığını ve onu haksız çıkarmaması gerektiğini anladı.
Araba ara sokaktan çıkıp şatafatlı mekanın girişinde durdu. Valeler aceleyle durdukları yerden ayrılarak arabaya doğru geldiler. Koray onlardan hızlı davranarak arabadan çıkmıştı. Yusuf'un olduğu tarafa geldiğinde kapıyı açtı ve inmesi için bekledi. Ardından kapıyı kapattı ve peşinden ilerledi.
Ana girişe gelene kadar olan kırmızı halıdan geçerken sarının gözleri bir defa bile hedefinden şaşmadı.
Kapıdaki görevliler onu gördükleri anda tanıdıkları için sorgusuz bir şekilde başlarını öne eğerek kapıyı açtılar. Altuk'lar kasaba dışında olan bu gazinonun en büyük gelir kaynağıydı. En büyük saygı da onlardan olanlara gösteriliyordu.
Kapı açıldığı anda dışarıdan görünen lüksün iki katı ortaya çıktı. Koray her zaman merdiven altı masalarda oturmuştu. Becerikliydi ama hiçbir zaman gerçek bir kumarhane görmemişti. Işıltılı masalar, sevinç naraları, güzel kızlar, devasa avizeler ve kırmızının ağırlıkta olduğu odanın bir parçası bile ucuz durmuyordu.
Kapı artlarından kapandığında gerçek dünyayı da geride bıraktılar. Yusuf, buraya ayağını basan herkesin neden tekrar döndüğünü anlıyordu. Gerçek olmayacak kadar sıcak, güzel ve değerli hissettiriyordu. Gözleri etrafta dolanırken bu rüyayı bölecek kişiye, amcasına bakındı.
Görevlilerden biri yaklaşarak Yusuf'un omzundaki paltoyu aldı. Koray adamın Yusuf'a doğru konuşmasını bekledi ama çalışan kendisine doğru eğildi ve Nazım'ın yerini söyledi. Koray onu başıyla onaylaydı.
Adam uzaklaşırken Koray, Yusuf'u aradığı masaya yönlendirdi. Çalışanlar parası olanlarla muhattap olacak kadar değerli değillerdi. Zenginler bunu umursamasa da buraya ait olmayan Koray yutkunurken boğazında yumru hissetti. Yusuf gibi olanlar yardım etmek için bile muhattap olamıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Günahkar
Ficción GeneralKavgalı olduğu oğlan şehrin en köklü ailesinin oğluydu. Babasının mirası olan kasabayı günahlarından arındırmak isteyen beyefendi ile günahın kendisi olan suçlunun hikayesi.