43

1.8K 166 156
                                    

Yıldızlı kısımlar Romeo ve Juliet'ten sözler.

"İnci..." Yusuf'un sesi sakindi. Kahve gözleri de bakışları da durgun denecek kadar yavaştı. Derince bir nefes aldı. Kendisini sakin tutmak için büyük bir çaba veriyordu.

"Yusuf?" İsmi söylemeden önce yutkundu İnci. Planının tutacağını, Koray'ın, Yusuf'a patlayacağını biliyordu. Kuzeninin bunun için sinirli olduğunu düşündü. Onun bu halinden korksa da bakışlarında gizli bir memnuniyet vardı.

"Tebrikler." Botları tahta zemine her bastığında, şömineden gelen odun çıtırtıları ve dışarıdaki gök gürültüsü ile buluşuyor ve daha da yüksek geliyordu kulağa. Kelimesini, tebrik alkışı ile süsledi İnci'ye yaklaşırken.

İnci gülümseyerek yanıtladı onu. Saçları gibi kızıl alevlerle parlıyordu mavi gözleri.

"Elimdeki her şeyi aldın." Şimdi kadının oturduğu koltuğun karşısına gelmişti. Oturacak yeri vardı ama yukarıda kalmayı tercih etti.

"İstediğin her şeyi verdim sana. Paramı, soyadımı, gururumu, zamanımı..." Buradan gitmeden önce elinde ne varsa tek tek almıştı İnci. Keyfini çıkaracak kadar yavaştı. Yusuf'un batışını izlerken zevk doluydu.

"Benim olanı geri aldım sevgili kuzenim. Onlar hiçbir zaman senin olmamıştı. Sen, senin olanlara geri döndün." Kömür'de ev dışında sahip olduğu her şey İnci'ye geçmişti ama İngiltere'de sahip olduğu hiçbir şeye dokunmamıştı.

"Sen Altuk bile değilsin." Yusuf'un sözleri ile İnci öyle ani ayaklandı ki Yusuf bunu beklemediği için refleks olarak bir adım geri çekildi.

"Ben, senden daha çok Altuk'um!" Dedi hiddetle. "Babamın olanı senden geri aldım."

"Üvey baban." Diye düzeltti Yusuf. Nazım'ın eşinin kızıydı İnci, onun değil. Adam, kızı çocukluğundan beri büyütmüştü ama mirasını bırakmayacak kadar cimriydi. Kız her şeyi adam öldükten sonra Yusuf'tan kazanmıştı.

"Ne önemi var? Her şey benim hakkımdı! Baban her şeyi sana, İngiltere'ye yollarken ben buradaydım. Bu kasabayı ben çektim ve her bir zerresini hak ediyorum. Aptal bir kan bağı ile değil, zekam ile kazandım."

"Zeka?" Yusuf alayla güldü. "Tehditle kazandın!" İnci; Koray'ın, Nazım'ı öldürdüğünü görmüştü. Yusuf suçu kabul etmek istemişti ama Koray izin vermemişti. İnci de bu işin peşini bırakmamıştı. Derdi Koray'la değildi. İstediği şey, tek rakibini yok etmekti. Yusuf'u göndermek için bunu kullanmıştı.

Kız susmuştu, ne Koray ne de Yusuf ceza almıştı ama bedeli Yusuf'un gidişi olmuştu. Koray'a söylememesi için tehdit etmişti Yusuf'u. Koray, Yusuf'un işi para ile hallettiğini sanıyordu. Bunun için tüm paralarını yitirdiğini zannediyordu. Önce sahip olduğu mülklerle başlamıştı İnci. Adım adım ilerlemiş, en son onu göndermeyi başarmıştı.

Şimdi dönmesine izin vermişti çünkü Yusuf oradan da işlere karışmaya başlamıştı. Onu gözünün önüne çekmişti, burada önce Koray'la sınayacak sonra da canını alacaktı. Tek bir engel vardı önünde. Evi de istiyordu ama ne Koray'a ne de Kömür'e bulaşmak istemiyordu. Bunun için Yusuf'a geri aldıracaktı evi.

"Para umrumda değildi. Hepsini almana izin verdim. İstediğim tek şey Koray'dı. Onu da alırsam önünde engel kalmaz dedim ama izin vermedin İnci. Şimdi karşında benden bile güçlü biri duruyor. Beni yok etmek istiyorsun ama düşmanın ben değilim. Koray aptal değil, sen de değilsin. Adamlarının neden şu zamana kadar aramadığını sorguluyor olmalısın." İnci kaşlarını çatarken onun zalim gülüşü Yusuf'a geçti.

Bir Küçük Günahkar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin