"Amına koyduğumun delisi! Bir de bize laf söylerler. Bir lütfen diyor, bir de bakıyorsun beş dakika sonra boynumuza ellerini sarmış!" Koray sitemli gözlerini Yusuf'a çevirdi. Oğlan amirin odasının diğer köşesindeki sandalyeye kurulmuştu.
Kavgaya karışan başka biri olsa büroda olmazlardı. Koray'ın durumu bilindiği için özellikle polisi çağırmışlardı.
Yusuf, onun sözlerini ne kadar duymazdan gelmeye çalışsa da Koray fazlasıyla sinirliydi. Sinirinin en büyük nedeni de sırtının yere gelmesiydi.
"Düzgün konuş." Dedi Yusuf. Sesini sakin tutmaya çalışıyordu. Koray ateş saçan gözlerle baktı ona.
"Hayır bana ne oluyorsa? Ne demeye bu itin masasından kalkmıyorum?"
"Koray düzgün konuş." Yusuf da onun kadar öfkeliydi. Madem o dişlerini sıkıp aşağı oturuyordu Koray da öyle yapmak zorundaydı.
"Konuşmazsak ne olur, ne yapacaksın? Zaten gelmişiz buraya, sen ellerine iki kuruş sıkıştırıp kaçacaksın. Ne kaybedebilirim?"
"Kaçmıyorum! Sabaha kadar da senin dırdırını çekmek istemiyorum." Koray sınırlarını zorlarken Yusuf da patlamanın eşiğine gelmişti.
"İyi madem benim harcı öde, ben çıkayım. Sen sabaha kadar kal. Hem ben olmam dırdırımı da çekmezsin." Koray sözlerini alayla etmişti. Garipti ama parayı aşağılıyordu kıvırcık oğlan. Diğerlerinin üstünlük, güç dediği şeyi.
"Komidinin üstünde buyur al." Dedi Yusuf sinir bozucu gülümsemesi ile. Koray sinirle ayağa kalktı. Yusuf da peşinden ayaklandı ama içeri giren amir böldü onları. Yaşlı adamın gözleri ikilide dolandı.
"Bu ne hal? Oturun!" Adam elindeki dosyayı masaya koyarak yerine kuruldu. Derince bir nefes alarak birbirinden olabildiğince uzak oturan ikiliye baktı. Gözleri Yusuf'a gelince durdu.
"Hadi bu deli..." Dedi eliyle Koray'i göstererek. "Siz ne diye uyuyorsunuz buna?" Koray adamın paraya olan saygısına karşı sinirle bir kahkaha attı.
Koray deliydi, Yusuf siz... Yusuf değildi aralarına para bariyerini koyan. Her zaman başkasıydı ama Koray yine de ona sinirle baktı.
"Olan oldu komiser bey." Kestirip attı Yusuf. Saygı beklemiyordu. Eşit şartlarda muammele istiyordu. Özellikle de bunu Koray'a kanıtlamaya çalışırken birilerinin yanında saygı duymasını istemiyordu.
"Madem öyle, Mahir!" Birkaç dakika sonra yeni bir memur içeri girdi ve ikisini de hücreye tıktı. Koray'ın üçüncü evi olan yer Yusuf'a çok yabancıydı.
Tıpkı odada olduğu gibi birbirlerinde olabildiğince uzakta oturup sessizliğe gömüldüler. Yusuf uzanmaya çalıştı. Koray ise hala oldukça sinirli olduğu için olayları geçiriyordu aklından.
On dakikanın ardından konuştu.
"Sana ne benim kiminle ne yaptığımdan?" Yusuf başını kaldırıp baktı. Ne demek istediğini anlamamıştı. "Hayır para benim cebimden çıkıyor. Kız bir bokun da değil. Neyin namus bekçiliğini yapıyorsun?" Demek istediğini anladığında kafasını geri gömdü. Diyecek bir lafı yoktu.
Yusuf'un sessizliğinin ardından; "Cevap ver!" Dedi Koray.
"Aklıma o geldi, onu kullandım. Olayı büyütme." Geçiştirmeye çalıştı.
"Aferin amına koyayım!" Yusuf onun susacağını düşündü. Sitemle konuşmanın sonunu getirmişti ama son konuşan olmasına rağmen susmadı Koray.
"Bana vicdansız diyorsun ama sen daha yılansın Yusuf. Sözlerinle sokuyorsun insanı. Ben en azından zenginler dışında kimseden çalmıyorum. O da para bile değil. Yemek lan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük Günahkar
General FictionKavgalı olduğu oğlan şehrin en köklü ailesinin oğluydu. Babasının mirası olan kasabayı günahlarından arındırmak isteyen beyefendi ile günahın kendisi olan suçlunun hikayesi.