2. Kitap | 5. Bölüm

1.6K 110 267
                                    

5.  B(Ö L ÜM)

K.A.N.I.T.

♧♧♧♧♧

Parkenin üzerine üç şey düzensizce atılmıştı. Üçü de kimliği belirten unsurlardı. İlki paltosuydu. Bedenini iri gösteren ve vücut hatlarını belli etmeyen kaban kocaman bir yer kaplamıştı zeminin üzerinde. İkincisi, eldivenleriydi. Daha önce bir kaç kez rastladığım siyah eldiven, kalıbına girdiği elleri özgür bırakmıştı. Bu eller tanıdık geliyordu. İri, kemikli ve uzun tırnaklara sahip bu eli daha önce görmüş olmalıydım. Bacaklarından, ellerine ve onun bir üstü olan gövdesine usulca kaldırdım gözlerimi. Üçüncü madde olan maske, kirli yüzünü ortaya çıkarmıştı. Fakat bu kesinlikle tahmin ettiğim bir yüz değildi.

" Ne oldu, beni beklemiyor muydunuz?" Deyip gür bir kahkaha attı. Ağzı kulaklarında tabiri şu an için onunla tarif ediliyordu benim nezlimde. Oysa karşısındaki eli silahlı adamların mimiklerinde komik bir ifade yoktu. Keza ben ve Karan'da öyle. 

" Ne bakıyorsunuz? Yoksa beni Kırmızı mı sandınız? Ahh yapmayın, henüz erken. Daha yüz günümüz dolmadı." Dünya birkaç saniyeliğine durmuştu sanki. Bu sefer çok umutluydum. Gerçekten bulduğumuzu sanmıştım.

Kırmızıyı bulma ümidiyle girdiğimiz bu evde maskenin ardına gizlenen yüz Kelebek'ti. Baş Ajan. Kırmızının sağ kolu. İçimden bir yerlerden çıkan haykırışlar, inanma Gece diyordu nedense. Ya, gerçek Kırmızı Kelebekse? Kendini ajan diye tanıtıp, rol yapıyorsa? Bu sadece basit bir ihtimaldi. Çünkü şu an sadece buna inanmak istiyordum. Daha fazla Kırmızının kim olduğunu düşünerek beynimi kemirmek acı veriyordu.

" Kırmızı nerede?" Karan sesli bir şekilde bağırıp silahını beline koyarak Kelebek'in yanına gitti. Sorusunun cevabını duymadan kemikli elini Kelebek'in yüzüyle buluşturdu. Geri geri sendeleyip bilgisayar masasına doğru poposunu dayadı. Ayağı hâlâ sakattı. Yürümesini zorlaştırıyordu.

" Cevap versene lan! Nereden anladınız yerinizi bulduğumu?"

" Demek ki bütün ajanları temizleyememişsin Ağabey!" Karan göz ucuyla Okan'a bakıp korkutucu imasıyla baktı. Adam, bu bakışlar karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Bal göz yüzünü aniden Kelebek'e çevirip az önceki yumruğa şükür ettirecek ikinci darbeyi vurdu. Kelebek buna dayanamamış, yere düşmüştü. Herkes onları izliyordu. Okan hariç. Bahçeye açılan kapıdan dışarı çıkıp yanına birkaç adam alarak uzaklaştı. Eğer Kırmızı yeni gittiyse yakalanmaları kolay olurdu. Okan'da olan bakışlarımı Karan'a çevirip altında yatan aciz Kelebek'e döndüm. Ayağı ve omzu yaralı olmasaydı ikili bir münakaşaya şahit olabilirdik.

" Kırmızı kim, Kelebek?"

" Sanki bilmiyorsun." Bal göz biraz duraksayıp ayağı kalkarak Kelebek'in omuz bölgesine tekme attı. Yaralı omzu olduğu için çığlık çığlığa bağırmıştı Kelebek. Hak etmişti de. Karan nereden bilecekti kırmızıyı. Bilse, bu kadar sıkıntıya girer miydi hiç.

" Kırmızı ne-re-de? " Kelebek'in Cevap verme olasılığı yüzünden olduğum yerden hareket edip birkaç adım attım. Çok garip bir odaydı. Karanlık, kasvetli ve korkunç. Bana atılan mesajların buradan atılmış olması tuhaf bir histi. Bilgisayar masasının altında parlayan minik minik taşları gördüğümde odağımı Karan'dan alıp oraya doğru ilerledim. Masanın altında, sağ köşeye düşen zarif bir bileklik. Pahalı bir şeye benziyordu. Pırlantayla süslenmiş asil bir bileklik. Kimse görmeden cebime koyup Karan'ın yanına ilerledim. Kelebek yerden kalkmış kırmızı sandalyeye oturmuştu, Karan'da karşısına. Anlaşılan dövüşmeyi bırakıp konuşmaya başlamışlardı. Bal göz için zor olsa gerekti. Zamanında onu kardeşi gibi görmüştü çünkü. Ve kardeşi dediği adama yüz çevirmişti benim için.

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin