29. ●AJAN●

2.8K 216 216
                                    


29. Bölüm

"Bir çocuğun dürüstlüğü kadar."

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Bulanık gözler,
Islak yanaklar,
kırık yürek...

Göğsümü delip geçen sancı, kör bıçağın gazabına uğramıştı. Göğüs kafesimin üzerine oturan deve yüklü acı, nefes borumu dahi kesiyordu. Bu acı biber değildi. Bu acı tarifsiz bir vicdan sızısıydı. Avuç içime temas eden sıcaklık, bal gözün oluk oluk akan kızıl kanıydı. Pompa yapmak için ben yaraya her bastırdığımda bileklerime kadar taşan kan, sıcacıktı. Bu sahneyi görmeye tahammül edemiyordum.

Dizlerimin üzerindeki başını kaldırıp daha çok yakınlaştırdım. Bal gözleri kapanıp açılıyordu. Kanlı elim yüzüne bulaşmasın diye temiz elimle saçlarını düzeltip daha sonrada akan göz yaşımı sildim. Onun bu çaresiz hali yüreğime taş basıyordu. Pislik -K, hem Karan'ı vurmuştu, hem kendi vurulmuştu. Karan o vurmadan önce vurmuştu onu. Bu yüzden de K bozuntusunun eli titremiş hedefini tutturamamıştı. Amacı bal gözü kalbinden vurmaktı. Eli titreyince omzuna isabet etmişti. Mavi gömleğini bürüyen koyu renk, artık nefret ettiğim tonlar arasana girmek için bilet almıştı.

Karan, oracıkta yere düşünce ben onunla, İngiliz adamlar K ile ilgilendi. K, Yavuz beyi ve zorlada olsa Melis'i  almıştı. Vurulduğu için adamları, onu kucaklayıp götürdüler. Gidip bu savunmasız halde o maskesini indirmek istesem de bal gözü yalnız bırakamadım. Nasıl olsa yabancı adamlar K'yı takip ediyorlardı. İzlerini bulamayacaklarını bilsem dahi onların peşlerinden gitmeleri beni rahat ettirmişti. Sadece bir İngiliz adamla yalnız kaldığım yere gözlerimi geçirip kucağımda yatan iri adama yöneldim.

" Dayan, birazdan ambulans gelecek. " yaradan bir şey olmasa bile kan kaybından ona zarar gelmesinden ödüm kopuyordu. Dudakları açılıp, kapandı. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Zorlanarak yutkunup gözlerini bir süre yumdu, daha sonra aralayıp telaşlı yüzüme çevirdi karamel boncuklarını. Birbirine yapışan dudakları aralanmakta bir hayli zorlanmıştı. 

" Ba... bana son kez güzel bir şey söyle. " Ağzından kan gelmesine rağmen cümlesini bitirip kısık gözleriyle yüzüme baktı. Bu bakış, bu duruş bedenimde hapis olan mahkum sevgi kırıntısını özgür ilan ediyordu. Böyle masum durma be adam. Çaresiz durma! Kalbim bin bölük oluyordu. Ona acımak istemiyordum fakat şu an ki hali tam olarak buydu. Hani bana sürpriz yapacaktı? Bu muydu sürpriz? Kalbimin üzerine asvalt döşemek miydi? Cayır cayır yakmak mıydı? Neydi?

" Ne son kezi? Yok öyle bir şey. " güzel bir şey söyleme isteğini geçiştirip, yerine soru ekini kullanarak bir anne edasıyla gözlerimi akıttım. Bal göze bir tek şey dahi olursa kendimi suçlu hissedeceğimi biliyordum. Öylede oldu. K benim derdimdi. Onun değil. Beni mutlu etmek, rahatlatmak için bu işe baş koymuşken şu geldiğim halede bak. Hüsran!

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin