21. BÖLÜM
M.A.S.K.E.S.İ.Z.♤♤♤
Siyah güneş gözlüğümü saçlarımın üzerine sabitledim. Saat sabahın dokuzuydu. Güneş, sıcaklığı yüzünden gözlerimi kamaştırdığı için siyah camlı gözlükle bulmuştum çareyi. Sıcaktan terleyen yüzümü elimle kapayıp kollarımı dizlerime koydum. Dün geceden beri hastanenin bahçesinde aynı bu şekilde oturuyordum. Başımı hafif kaldırıp hastanenin üzerinde yazan ismi okudum, ruh ve sinir hastanesi...
Gözlerim yaşarmaya başlayınca cebimden kullanılmış peçetemi çıkartıp temiz tarafıyla sildim. Dün gece kardeşimin mezuniyet balosu diye gittiğimiz balo bir cehennemden farksızdı. Eğlenmeye gitmek bile azap veriyordu. Keşke hiç gitmeseydik. Hiç var olmasaydı dün gece. Düşündükçe bağırıp çağırmak geliyordu içimden. Nasıl bir intikamdı bu? Neyin derdi vardı? Aklım almıyor.
Misli'yi o halde bulduktan hemen sonra Bal göz, Kırmızının kaçtığı kapıyı buldu. Tek patlayıcı olmayan kapı o olduğu için tüm davetliler patlayıcıların süresi dolmadan çıktı. En son ben Misli ve Karan kalmıştık. Kollarımda haykırışlarla bağıran kardeşimi bir türlü sakinleştiremedim. Topal adam ölmemiş, deyip durdu. Hatta o saniyelerde beni tanıdığını da sanmıyorum. Bana yabancı biriymişim muamelesiyle bakıyordu. Ruh sağlığı, bedenini terk etmiş ve üst üste krize girmişti. İki kez böyle olmuştu. Biri ailem öldüğünde diğeri ise onların katilini gördüğünde. Topal adam kim diye soramadım. Ona kendi ismini söylerken bile bu takıya alışık olmadığını hissediyordum. Onu böyle delirmiş bir vaziyette görmek tüm dertlerimi bir kenara atmıştı.
Karanla birlikte hastaneye getirip doktorlara emanet ettik. Tahmin ettiğim gibi bina patlamadı. Kendi bulunduğu binayı patlatmayacak kadar temkinli biriydi. Davetliler polise haber verdiği için olay yeri inceleme ile her şey araştırılıyordu şu anda. Çınar'dan duyduğum kadarıyla hiçbir görüntü yoktu ellerinde. Sadece içeride olan kişilerin çektikleri videolar vardı. Keza onlarda bir işe yaramadı. Yüzünde maske olan bir adamı bulamazlardı. Bu olayda böylece bilinmezliğe karışıp gitmişti. Hiç kayıp yok dense de Misli'm ruhunu kaybetmişti.
Saatlerdir hastenenin kapısınıda bekliyordum. Bir ara üzerimi değişmek için eve gidip gelmiştim. Psikiyatristler ağır ilaçlarla onu yatıştırıp uyuttular. İçeriye girmem yasaktı. Bir kez denediğim de Misli tekrar bağırmaya başlamıştı. Bu yüzden de bir daha girmedim. Tahta bankta oturmak ve beklemekten başka çarem kalmamıştı.
Sırtımı geriye yaslanıp etrafıma baktım. Bal göz elinde iki bardakla buraya doğru geliyordu. Kolunun altında da bir poşet vardı. Takım elbisesinden ödün vermeden sert duruşuyla hızlıca geldi yanıma. Gözleri kızarmıştı uykusuzluktan. Elinden çay dolu bardağı alıp tahta düz zemine bıraktım. Ortaya bir boşluk bırakarak hemen yanıma oturdu. Kendi bardağını ve içinde simit, poğaça olan poşeti ortaya koydu.
"Okan, Kelebek'i serbest bırakmış. "
"Nasıl?"
"Destek getirsin diye bunu dışarıya yolladım ya, Kırmızı, mesaj atmış. Kelebek'i bırakmazsan binayı havaya uçururum, diye. O sırada Melek'i aramış, o da kapıda patlayıcılar var deyip doğrulayınca Kelebek'i serbest bırakmış." Bir Kelebek uğruna kardeşimi deliler hastanesine kapatmıştım. Tüm bu yaptıklarının yanına kâr kalmasına dayanamıyordum. O her şekilde bizden intikamını alıyordu biz ise onun sahnesinde ki kukladan farksızdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI | AJAN #Tamamlandı
AcciónTAMAMLANDI Kitabı bitirdikten sonra neden bu kadar az okuyucusu olduğunu düşüneceksiniz, sebebini ben söyleyeyim, hedef kitlesi zeki insanlar olduğu için. Dünyanın hissedilen fakat bilinmeyen belli evreleri vardır. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve ya...