2. Kitap | 9. Bölüm

1.3K 103 127
                                    

9. BÖLÜM

BOŞ MEZAR

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Nemli taşlar birbirlerinin içlerine girerek zeminde korumacı bir düzlük oluşturmuştu. Yağmur sayesinde belli bölgeleri ıslak görünüyordu. Suyun vermiş olduğu canlı renkler ile taşların kuru ve yaş olan kısımlarında ki renk farkına baktım. Yeni temizlik yapan ev hanımlarının istemeyeceği türden yağan bir yağmurdu. Camlara vuran su taneleri durmak bilmedi. Yaklaşık on dakika önce bulutlar görevini tamamlayıp veda etmişti bitkilerin bayramına. Çiftçiler için bulunmaz nimet olan bu yağmur, benim içinde ferahlık sebebiydi.

Toprak kokusunu hissedebilmek için üzerime kalın bir hırka giyip yalının kamelyasında ciğerlerime temiz  oksijeni hediye ediyordum. Evin çalışanı, limonlu çay getirip sıcak kupayı masanın üzerine bıraktı. Yüzündeki gülücük, samimiyetinin göstergesiydi. Çayı elime alıp parmaklarımı sararak ısınmaya çalıştım. Hava bulutluydu. Yağmur yağmasa da kalıntıları doğayı rahat bırakmıyordu. Bu havalar bazen hoş, bazen kötü geliyordu bana. Şu an kasvetliydi. Toprağın burnuma yaydığı koku dahi içime dadanan burukluğu silememişti.

Çayımdan bir yudum alıp yüzümü ekşiterek masaya geri koydum. Çok fazla şeker atılmıştı. Limonlu, bol şekerli ve sıcaktı. Sıcak limonata tadındaydı. Başta hoşuma gitmese de içtikçe tadı hoş gelmeye başladı.

Bugün kimse yoktu yalının önünde. Benim isteğim doğrultusunda korumalar azaltılmıştı. Sadece iki kişi vardı bahçe kapısında. Bu bile fazlalıktı. Belki de ben abartıyorum. Beli silahlı erkekler konusunda fikirlerim hep olumsuz yöndeydi. Karan, bu olumsuzluğun baş barı olsa bile ona karşı olan sevgim yüzünden bu kadronun dışında yer alıyordu. Gittikçe daha çok bağlanıyordum ona. Temas eden tenlerimizin kıvılcımı yakıyordu kalbimi. Tek mutluluk sebebimdi. Misli'nin ihanetinden sonra içebileceğim tek ağrı kesiciydi. Misli'nin yokluğunu doldurmuştu Karan. Bazı şeylerin yeri dolmazdı. Elmanın yarısını armutla tamamlayamazdı kimse. Fakat Misli'nin yarısını tamamlamıştı Karan. Onun sevgisi her şeyi kabul ettirmişti bana. Her daim taze olan acılarıma yara bandı olmaktan geri durmayan bir adamın yolunu gözlüyordum şimdi. Dün gece, çatısında uyuya kaldığımız apartmanın sonu, yalının sıcak yatağı olmuştu. Gecenin yarısını orada, yarısını evde geçirmiştik. İkindi vaktine yaklaşan saat bal gözün gelmesi için henüz erken olduğunu söylüyordu. Her zaman aynı saatte gelen biri değildi. Fakat karanlık çökmeden geldiğine pek şahit olmamıştım. Buna rağmen gözlerimi bahçe kapısına çevirip oraya bakarak kupanın içindeki son yudumumu da içtim.

Bardağı masaya koyarken açılan kapının önünde bir çocuk belirdi. Uzağı daha net görme arzusu ile gözlerimi kısarak bakmaya çalıştım. Küçük kız çocuğu, elindeki beyaz mektuba benzer kağıdı, kapının önündeki korumaya verdi. Bir şeyler de söylemişti. Polis olmadan önce dudak okuma eğitimi almıştım. Bu konuda çok iyi olmasam da odaklandığım zaman az çok anlayabiliyordum. Kız çocuğunun ince dudakları arasından ismimin geçtiğini gördüm. İki hecelik bir dudak okumaydı. Koruma çocuğun önünü kapattığı için geri kalan cümleleri okuyamadım. Kapanan kapının ardından genç adam etrafına bakarak kimse var mı diye kolaçan etti. Kamelyanın içindeki beni görmemişti. Islak olan takım elbisesinin cebinden telefonunu çıkartıp ekranına baktı, daha sonra cebine koydu. Muhtemelen bana gelmişti. O kızın ismimi söylediğine emindim. Dünkü son günümden sonra şaşılacak bir durum olmasa gerek.

Genç adam, elindeki beyaz zarfın önüne arkasına bakarken bu sükunetten sıkılıp yerimden kalkarak ona doğru gittim. Bu kadar kurcalaması canımı sıkmıştı. Yapacağı tek şey, yalının kapısını çalıp bana bir zarf geldiğini söylemekti.

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin