9. BÖLÜM
Ateşle Oynama..............................
" Seninle uğraşmayacaktım ama yeminimi bozdurdun bana Kum Kızı. "
Cümlesini bitirip tekrar göz kırparak polis arabasına doğru ilerledi. Benimle uğraşıp uğraşmamasını, ne kadar önemsemediğimi dile getirsemde içimdeki korku duygumun başını okşayan bu cümleler, beynimin cesur pedalını frenliyordu. Arkasından bir kaç saniye boş boş baktım. Çok tehlikeliydi. Korku kelimesinin ne demek olduğunu bu adamın gözlerinin içinde hissetmiştim. Ürkütüyordu insanı. Kibardı, sakindi ve zekiydi. Bağırmıyordu, sessizce tehtit ediyordu.
Yanıma yaklaşan polis memurunun adımlarını bekleyip bana yaklaşmasını seyrettim. " Sorgu odasına alın, geliyorum. "
" Siz mi ifadesini alacaksınız?"
" Evet!"
Arkamı dönüp arabamı park ettiğim yere doğru ilerledim. Karan'ı sorguya almak ne çeşit bir cesurluktu, bilmiyorum. İtiraf edeceğini sanmıyordum zaten. Fakat vicdanım el vermiyordu. O adam daha yirmili yaşlarında sıska bir gençti. Hap bağımlısı olmuştu belli ki, bunun gibi bir sürü kişiyi bağımlı yapan adamı nasıl göz göre göre serbest bırakabilirdim? Canımdan korktuğum için mi? Çok büyük bir sebep olmasına rağmen iç sesimi susturamıyordum. Şeytanım beni bu konuda çok uyarıyordu. Karan'la uğraşmak konusunda aklıma sürekli bir kurt sokuşturuyordu.
Arabama binip kontağı çalıştırarak polis arabasını takip ettim. Kafam allak bullaktı. O kadar kişinin içinde o telefon konuşmasını tek duyan ben olduğum için ekstra bir şahit de yoktu. Telefonunu da denize atmıştı. Yine kanıtlayacak bir müdafam yoktu. İtiraf etmeyeceğide kesindi. Yani boşu boşuna kulaç atacaktım.
Eminyetin önüne arabamı park edip çantamın içinden sadece telefonumu alarak indim arabadan. Karan eli kelepçeli bir şekilde emniyetin iki yana açılan kapısından iki polis eşliğinde içeri girdi. Üzerinde lacivet bir eşofman takımı vardı. Saçı başı dağınık, kendinden emin adımlarla ilerledi. Ardından ise ben gittim. Kalbim çarpıyordu. Kendime güvenmiyordum nedense. O buradan çıkıp gidecek ama olan bana olacak gibi geliyordu. Canımı yakacak gibi hissediyordum.
Karan'ı sorgu odasına aldıklarında, hemen ardından gitmek yerine odama gidip dağınık saçımı toparladım. Kıyafetim hiç uygun değildi. Yarım tayt ve tişört bir komiserin ifade alabileceği bir tip olmasada mecburen bu halde olmak durumundaydım. Kendime çeki düzen verip odamdan çıkarak sorgu odasına doğru adım attım. Nöbetçi polislerin gözleri üzerimdeydi.
Spor ayakkabılarım yere her vurduğunda içime yayılan korku, yüzüm dahil her yerime yayılmıştı. Odanın kapısını açıp beni bekleyen iki polise baş selamı verdim. Oda iki bölmeliydi. Sorgunun yapıldığı yerde iki sandalye, kocaman bir masa ve masanın tam üstünde yuvarlak avizesi olan lamba... Odanın duvar kısmında büyük bir cam vardı, bu camdan ifadeyi alan komiser ve suçluyu bir kaç polis izliyor, kamera ve ses kaydına alıyorlardı. Yani söylediğim her şey kayıt altındaydı. Temkinli olmam gerekiyordu.
Sorgunun olduğu odaya, ikinci bölmeden girip boş olan sandalyeye oturdum. Bileklerinden kelepçeler çıkartılmıştı. Mat duruyordu. Soğuk ve ifadesiz.
" O arabadaki adamlar nerede?"
" Hangi araba?" Cevabına gülümseyip başımı eğerek masadaki dosyaya baktım. Boş bir kağıt ve kalem vardı içinde. " Beni uğraştırma, itiraf et ve kurtul."
" Neyi itiraf etmemi bekliyorsunuz, bir şey yaptığımı düşünmüyorum." Gülerek konuşuyordu, beni sinir etmek için gülerek konuşuyordu. Masada ona doğru yaklaşıp bende onun gibi alaya alarak gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI | AJAN #Tamamlandı
AcciónTAMAMLANDI Kitabı bitirdikten sonra neden bu kadar az okuyucusu olduğunu düşüneceksiniz, sebebini ben söyleyeyim, hedef kitlesi zeki insanlar olduğu için. Dünyanın hissedilen fakat bilinmeyen belli evreleri vardır. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve ya...