2. kitap|24. Bölüm

1K 60 4
                                    

24. BÖLÜM


◇◇◇

Beyaz tül perde, rüzgarın esintisiyle ileri geri gidip geliyordu. Açık olan balkon camının önünde, yere kadar uzanan perde, içeri doğru şişerek dolup hafif esen rüzgarı yaydı. Güneş, perdenin varlığını yok sayıp sabahın ilk ışıklarını doğurdu odama. Kamaşan gözlerimi kapayıp başımı bal gözün göğsüne yasladım. Uyku halinde beni yadırgamadan kendine çekip sıcacık göğsüne bastırdı. Üzerinde pijamaları yoktu. Çıplak göğsü yüzüme değiyordu.  Başımın üzerinde ki sakallarına gözlerimi kaldırarak baktım. Dudakları dümdüz bir çizgiydi. Düzenli aldığı nefes alışverişleri ile hâlâ uyuduğunu anlamak zor olmadı.

Hafif kıpırdayarak sağa dönüp duvara asılı olan dekoratif saate baktım. Sabahın altı buçuğuydu. Kızıllığını ortaya koyan güneş sanki evin içerisinde gibiydi. İçi havayla dolan perde odanın içinde uçuşuyordu. Hem güneşli hemde tatlı bir rüzgar vardı. Yerimden kalkıp saten pijama takımımı düzelttim. Karan homurdanarak pozisyonunu değişti. Göz ucuyla da bana bakıp tekrar uykuya devam etti. Şu an da onunla uyumaya devam etmek istiyordum. Fakat her şey tam olarak nihai sonuca ulaşamadı. Kız kardeşim hâlâ ruh hastanesindeydi. Dün akşam gitmiştim en son. Gece kırmızının kimliğini öğrenince düşünceli zihnimi bal gözün göğsüne akıttım.

Çıplak aykalarımla ses etmeden balkona doğru yürüyüp perdeyi kenara çekerek dışarı çıktım. Benim odamın balkonu olduğu için oldukça samimi bir ortam düzenlemiştim. Balkon duvarında binbir çeşit çiçek vardı. Masanın üzerinde ki su dolu şişeyi alıp onları sularken gözlerim az ileri de ki denizdeydi. Yalıdan çıkıp denize gitmek üç dakikadan fazla sürmezdi. Masmavi denizin köpüklü suyu vuruyordu kayaya. Kuş bakışı gördüğüm manzara ruhuma ilaç gibi gelmişti. Çiçeklerin kokuları içimde dolaşırken sandalyeyi çekip manzaranın tadını çıkarmak adına oturdum.

Her şey bitmişti. Kırmızı Aykut'tu. Babam hayatta değildi. Kelebek, Kırmızının oğluydu vede her şey bir aşk uğruna başlamıştı. Daha fazla detayları düşünmek istemiyordum. Fakat bir şekilde geliyordu gözümün önüne. Öfke doğuyordu içimde. Belki Misli bu halde olmasaydı öfkem çok olmayacaktı. Şu an da hastaneye gitmeye korkuyordum. Beni uyutmayan illet duygularımı söyleyip kardeşimin yanına gitmeye korkuyordum. Bacaklarına sarılmış, ileri geri sallanan ve 'topal adam ölmemiş' deyip duran halini görmek istemiyorum. Bir an önce iyileşse herkes için, daha çokta benim için iyi olacaktı.

Oksijenli temiz havayı son kez solup odaya geri girdim. Güneşe alışan gözlerim evi karanlık gördü birkaç dakika. Etraf gözümde aydınlandığında banyoya girip ılık bir duş aldım. Kendi şampuanım bittiği için bal gözün ürünlerini kullanmak durumunda kaldım. Banyo birden bire bal göz kokmaya başladı. Saatlerce kollarında yattığım adamı özledim sanki. Aşk böyle bir şeydi galiba. Onun varlığında bile onu özlemek, düşlemekti.

Bedenime bornozumu sarıp aynanın karşısına geçerek kısa saçlarımı kulağımın arkasına koydum. Nemli saçlarımdan damlayan su tanecikleri havluma düşüyordu. Buruşmaya yüz tutmuş ellerimle saçlarımı kurulayıp banyodan çıkarak giyinme odasına gittim. Saat yedi olmuştu. Sekize kadar hastane de olsam iyi olurdu. Bal göz bugünün büyük olduğunu söylemişti. Bu kutlu günü kaçırmaya niyetli değilim.

Siyah kumaş pantolonun üzerine taba rengi saten kumaşı statüsüne giren ince bir gömlek giyinip ilk iki düğmesini açık bıraktım. Gömleğin eteklerini de pantolonun içine koyup güzel bir kemer takarak kombinimi tamamladım. Üzerime pantolonun takımı olan siyah kumaş ceketimi de giyip sade bir makyaj yaparak çantamı alarak aşağıya indim. Bal göz hâlâ uyuyordu. Evde de yoğun bir sessizlik hakimdi. Siyah sitilettolarım merdivende tak tak diye ahenkli bir ses oluşturdu. Dışarı çıkıp özel korumalarımla birlikte arabaya bindim. Hastaneye giden yol güzergahında telefonumla uğraşıyordum. Dün gece on iki olur olmaz kalan gün sayımı mesaj atmıştı. Son 13 gün. Koyu punto ile yazılan mesajdan çıkıp bal göze tıkladım. Onu telefonum da bal göz diye kayıt etmiştim. Hatta aradığında ekranda kocaman resmi çıkıyordu. Önce profiline girip aptal aptal sırıtarak baktım endamına. Karan benim tek şansımdı. O olmasaydı Gece diye biri şu an da hayatta olmazdı muhtemelen. Duygusala bağlayan iç monoloğumu  susturup bal göze hastaneye gittiğime dair mesaj attım. Uyandığında endişelenmesini istemezdim.

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin