2. Kitap | 18. Bölüm

1.2K 84 280
                                    

18. Bölüm

Son Günüm, Bugün Olsun.

**********

Tavandaki eski avize, ince bir kabloyla tutunmuştu. Sarı lambanın etrafa verdiği uyku dolu kasvetli havasına ayak uydurmak günlerdir yaptığım tek fiildi. Dört gün geçmişti. Belki de daha fazla, bilmiyorum. Dört kez güneşin doğduğunu ve battığını görmüştüm. Günlerim çiçekli bir çarşafın içinde kıvrana kıvrana geçmişti. Sancı dolu her sabahım, gece kadar karanlıktı. Issız bir dağ başında hayvanların seslerinden çok, ağlama seslerim yankılandı eski evin duvarlarında. Rutubetli evin her karesi eskiye dayanan hatıralardı. Misli günler boyu evi temizleyip eski fotoğraf albümlerine baktı. Kafamı dağıtmak için çocukluk fotoğraflarımı gösterdi bana. Bakmadım. Kapadım gözlerimi. Hiçbir şey eskisi gibi güzel değildi. Olmazdı da. Ve güzel olan anıları hatırlamak bana sadece acı veriyordu.

Uyudum, uyandım ve ağladım.  Bazen uyurken de ağladım. Misli'nin Abla diyerek uyandırmalarına, benim ise bir çocuk gibi ona sığınmamla geçen koca bir dört gün atlatmıştım. O dosyada yazan bilgilerden sonra lal olmuştum. Hiç konuşmuyor, yemek yemiyordum. Beslendiğim tek sıvı, suydu. İçimin yangınını söndürsün diye içtiğim su, beni hayatta tutuyordu. Zayıflamış, gözleri şişmiş, yüzü sararmış, bakımsız biri olmuştum. Sorulan sorulara cevap veremiyordum. Sanki konuşsam beceremeyecek gibiydim. Hayatımda daha önce hiç konuşmamış ve hiç yemek yememiş gibi farklı bir insan olmuştum. Yemek kokularından midesi bulanan, sürekli uyumak isteyen, ruh sağlığı bozuk bir hasta... Hasta adamın, hasta sevdalısı.

O konuya hiç girmeyeceğim. Raporda yazanlar ve gördüklerimi tartışmak istemiyorum. Bütün bu başıma gelenlerin psikolojik bir rahatsızlık olmasını da kaldıramıyorum. Gerçek hasta bendim artık. Yaptığım davranışların normal olmadığını biliyorum. Arzuladığım duygularım da normal değildi. Kaç gündür intihar planları yapıyordum. Avizeyi zor taşıyan kancaya, ipi takıp kendimi asmak istedim. Eğer o kancanın sağlam olduğunu bilseydim belki de çoktan yapmıştım. Ya da mutfakta bulduğum ilaç kutularını toplayıp kendi kendimle iddiya girmezdim, sağlığım yerinde olsaydı. On'a kadar içimden saydım. Eğer içeriye biri girmezse o ilaçları içecektim. Sekize geldiğimde içeriye Misli girdi. Yine yapamadım. Düşündüm sonra. Bıçağı alıp kendime saplayabilir miyim, diye defalarca düşündüm. Yine ve yine yapamadım. Ölmeyi bile beceremedim.

Kahverengi orta sehpanın üzerindeki telefon çalmaya başladı. Misli'nin telefonuydu. Benim telefonum kendi şarjını bitirerek imha edilmişti. Şarj aleti vardı fakat takmamıştım. Dediğim gibi yataktan çıkmıyordum.

Misli mutfaktan koşarak gelip sehpadaki telefonunu eline aldı. Beni uyanık görünce şaşırmıştı. Dört günün sadece on saatini uyanık geçirmiştim belki de. O saatlerde de ölmeyi düşünüyor ve ağlıyordum.

Telefonunu cevaplayarak içeriye geri gitti. Kısık kısık konuşuyordu.  " Kağan ablam iyi değil diyorum. Düşünmemek için sürekli uyuyor. Tavanı izliyor, avizlere bakıyor, yemek yemiyor, konuşmuyor. Bu böyle olmaz. Hastaneye gitmeyi de kabul etmedi. Okulda ki psikoloji öğretmenime söyledim. Avizelere intihar etmek için bakıyormuş. Uzman biriyle görüşmesi lazım. Ona bir şey olursa dayanamam."

Sargılı elimi yüzüme koyup kapadım gözlerimi. Sessiz konuşsa da duyuyordum. Düşünmemek için uyuduğumu ben bile bilmezken onun analiz etmesi acıttı kalbimi. Perişan olan halimi başkasından duymak mıydı beni bu kadar üzen?

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin