Genç kadın son kez aynada kendisine baktığın da on sekiz yaşındayken yirmi altı yaşında biriyle evleneceğine inanamıyordu. Yaşadığı ülkede erken yaşta evlilik normal görünürdü ama babası her zaman iyi bir yerlere getirip öyle evlendirmek istemişti. Mısır da ailelerin büyük bir çoğunluğu kadınlarını sakınırdı ve kolay kolay erkeklerin içine sokmazlardı.
Derin bir nefes alarak kısa bir şekilde etrafında dönüp gelinliğine ve saçlarına baktıktan sonra makyaj masasında bulunan ve duvağa iliştirilen prenses tacını alıp başına ince toka yardımıyla taktığı sırada odasının kapısı açıldı. Bakışlarını çevirdiğin de annesinin hüzünlü gözlerini görerek tebessüm etti.
"Anne üzülme artık. Ben sevdiğim adamla evleniyorum ve mutlu olacağım. Merak etme fırsat buldukça Kahire'ye geleceğim."
Şimal hanım hem mutluluktan hem de kızından ayrılacağı için hüzünlüydü. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp Rehnüma'nın karşısına geldiği sırada ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Birkaç saniye kızının duru güzelliğini süzüp sulu bakışlarını Rehnüma'nın mutlulukla parlayan siyah gözlerine çevirdi.
"Kızım bir Türk'le evlenmen şart mıydı. Buradan kimseye gönlün düşmedi mi hiç."
Genç kız tebessüm ederek annesinin omuzlarından tuttuğunda kendisi de ağlamamak için zor duruyordu. Kısa bir an annesinin ağlamaklı gözlerine baktığın da konuşmasına ana dili Arapça yerine Türkçe olarak devam etti.
"Ben Mahire aşık oldum anne. Ondan başkasını istemiyorum"
Şimal hanımın sulu gözleri büyüyerek "Ne dediğini anlamadım ama Türkçe konuşuyorsun sen Rehnüma. Ne zaman öğrendin kızım Türk dilini" dedi.
"Bana ders veren hocalardan biri Türkçe biliyordu rica ettim kırmadı anne. Bir yıl içerisin de öğrendim zor da olsa ve Türkiye'ye gittiğimiz de sürpriz yapacağım Mahire."
Şimal hanım gözünden akmaya başlayan yaşlar ile kızına sarılıp "Kızım umarım mutlu olursun" dedi ve geriye çekildi.
"Beni buralarda bir başıma bırakma olur mu. Her zaman arayıp sor. Hayalinden de vaz geçme sakın, sınavına gir okuluna başla."
Genç kız sulu gözlerle tebessüm edip "Sen merak etme anne, ben hiçbir şeyden vaz geçmiyorum. Sadece Mahirle beraber büyüyeceğim onunla aile olup hayalimi birlikte gerçekleştireceğiz. Hem fırsat buldukça da gelirim sen üzülme" dedi.
Bir hafta önce evlerin de yakınların katıldığı tören ile sevdiği adamla dini nikâh kıyılmıştı. Resmi nikâh Türkiye de yapılacağı için babasının işleri yüzünden çift gelemiyorlardı ama Rehnüma için bu durum önemli değildi. Mahir yanında olduktan sonra hiçbir şeyin önemi yoktu.
Şimal hanım kızına hasret giderir gibi bakarken kapı tekrardan açıldı ve Adin bey içeri girdi. Rehnüma babasına döndüğün de Adin bey birkaç adım da kızının karşısına gelerek omuzlarından tutup tebessüm ederek baktı.
"Kızım bize darılmıyorsun değil mi. Bende anlamadım ama işlerim bir anda sıkışıverdi."
"Hayır baba darılmıyorum. Nasıl olsa sizin yanınız da nikâhımız gerçekleşti. Türk kanunlarına göre evlilik ve düğün kaldı. Olmasanız da darılmam."
Adin bey şefkatle kızının omuzlarını sıkıp ellerini geri indirdi. Elini pantolonunun cebine atıp bir hesap cüzdanı çıkararak Rehnümaya uzattı.
"Bu senin kızım."
Rehnüma gözlerini kısarak babasının elinde ki hesap cüzdanını alıp açtığın da gözleri bir anda büyüdü meblağ karşısında. Şaşkın bakışlarını babasına çevirdiğin de Adin bey de gülümseyerek bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...