Günler akıp giderken Eftalya'nın göndermesi ile Mahirin birkaç şahsi eşyasını alan genç kadın eşinin yaralanan elini ağlamaklı gözlerle tedavi etti. İzin kullanmak istemese de ailesinin baskısı sonucu her hafta izin gününü düzenli olarak kullandı ama o günlerde eşini görmeyi ihmal etmedi. Yanında olmadığı zamanlarda bir şey olacak korkusunu bir türlü içinden atamıyor, kendisini hissettirmeye ve günler geçtikçe artarak ilerleyen mide bulantısı kendisini göstermeye başladıkça eşinin yanında olmayışı ruh halinde ki enerjiyi düşünüyordu. Anne ve babası ise artık gizlinin saklının olmayışı ile tam bir aile gibi olduklarını gördüklerinden dolayı Cihangir'inde yardımıyla evde Türkçe dersi almaya başlamışlardı.
Ameliyatın üzerinden bir ay geçtikten sonra genç adamın durumunda son günlerde bir ilerleme olmayışı bir yana gerekli kademeyi geçememesi açısından yoğun bakımda kalma süresi net olmamakla birlikte uzatıldı. Bu durum bütün aile bireylerini derin bir üzüntüye düşürse de Rehnümaya belli etmemek adına büyük bir çaba sarf ediyorlardı ama genç kadın çoktan hüzünlü bir hale bürünmüş, evde olduğu zamanlarda piyanonun başına geçerek hissettiklerini tuşlara döküyordu.
"Ağlama" diyerek kısık sesle telkinde bulunan Hülya hanım piyanodan yayılan notalar eşliğinde yanında ki akranına doğru hafifçe eğilip tek elini tuttu.
Şimal hanım ise sessiz akan yaşları arasında derin bir iç çekip hemen sol çaprazında derin bir sessizlikte oturan eşine kısa bir an baktıktan sonra bakışlarını sağındaki kadına çevirdi.
"İkisi içinde çok korkuyorum, çok üzülüyor."
İki dünür birbirlerine sulu gözlerle bakarlarken Adin beyin tam karşı koltuğunda oturan Cihangir ayağa kalkıp birkaç adımda Rehnüma'nın arkasına geçerek durdu ve yavaşça tek elini gözleri kapalı olan kadının sol omzuna bıraktı ki bu temasla tuşlar üzerinde gezen parmaklar durdu, göz kapakları aralandı ve kızaran gözler yavaşça arkasına döndü.
Genç adam birazda zoraki bir tebessümle "Bir şeyler yapmak ister misin hem hava almak ikinize de iyi gelir" dedi, karşısındaki kadın sıkıca kapattığı dudaklarını ağlamamak adına içeri doğru kıvırıp başını sağa sola salladı.
"Peki o zaman" diyen adam tek dizini yere bırakıp Rehnüma'nın yüzü ile aynı hizaya geldi. "Bebeğine bir şeyler almak istemiyor musun."
Ne kadar kendini sıkarsa sıksın siyah gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Eşinin durumundan sonra çalamam dediği sert dizeleri rahatlıkla ve zorlanmadan çalmaya başlaması kendisinde tarifi zor hisleri açığa çıkartmıştı.
"Kimse bir şey almasın" diyen kadın boğazını temizleyip ailesinde göz gezdirdi ve en son önünde eğilen adama ekşiyen yüzüyle baktı. "İlk Mahir alacak."
Cihangir tuttuğu nefesini yavaşça bıraktı. O da istiyordu bu en güzel günlerde kardeşinin uyanmasını ve Rehnüma'nın yanında olmasını.
Birkaç saniye düşünen adam tebessümle muhatabı olan kadının omzunu sıvazladı.
"Eğer her dediğime uyacaksan seni Rize'ye götürürüm" dediğinde siyah gözlerde ufak parıltılar oluştu. "Ama dur dediğim yerde duracaksın bu ikinizin iyiliği için."
Rehnüma ufak bir tebessümle burnunu çekip gelen göz yaşlarını geriye göndererek ayaklandı.
"Ben hazırlanayım o zaman."
Şimal hanım eşiyle beraber anlamayan gözlerle ikili arasında bakışlarını gezdirirlerken Hülya hanım dünürlerinin anlayabilmesi için Arapça konuştu.
"Oğlum emin misin ya bir şey olursa Rize'deyken. Sonra Mahire ne açıklama yaparız ömrü billah yüzümüze bakmaz."
Bakışların üzerine döndüğü adam ağır adımlarla odasına gitmek üzere yönelirken kucağında nota seslerinden dolayı kızı uykuya dalan eşi de ayaklanıp peşine düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...