Genç kadın sinirle yaptığı hafif makyajını tamamlayıp şalını ve çantasını eline alarak küçük odaya girdi ve hafif topuklu ayakkabılardan birini ayağına geçirip kısa zamanda odasından çıktı.
Aşağı kata indiğinde ise Mahiri açık olan dış kapının menteşesine dayalı, elleri cebinde olarak gördü ama bakışlarını hızla yere indirerek beklemeden dışarı çıktı.
Genç adam dişlerini sıkarak dayandığı yerden geri çekilip doğruldu ve kapıyı kapattıktan sonra Rehnüma'nın peşine arabasına bindi.
İkili yola çıktıklarında sessizliklerini koruyorlardı. Genç kadın sinirden susuyor ve gözlerinin gönüne gelen değişik görüntüleri geri göndermeye çalışıyordu. Kendisine kızgın olan yanı git gide büyüyordu aynı zamanda. O Mahiri beklerken genç adamın gününü gün etmiş olma düşüncesi nefretini körüklüyordu.
Uzun süren yolcuktan sonra ikili havalimanına geldiklerinde gerekli rutin kontrollerden geçip uçağa bindiler ve kısa zaman sonra havalandıklarında Rehnüma ailesiyle yıllar sonra yüz yüze görüşeceği için mutluluk hissini fazlasıyla hissediyordu ama yıllardır neden geri gelmediğini sorduklarında ne diyeceğini bilemiyordu.
Bir yandan da kısa zaman sonra Mahirin ailesiyle kendi ailesinin yüz yüze geleceğini bilerek o günü de düşünmeden yapamıyordu. Nasıl olacaktı bilmiyordu ama içi şimdiden daralmaya başlamıştı.
Rehnüma uzun bir süre düşüncelerine hapsolsa da yıllar önce gördüğü adamlara baktı. Üç adam karşı çaprazında iki yan yana diğeri de bir arkada olmak üzere oturuyordu ve istemeden de olsa gerildi.
Genç kadın kemerini çözüp sıkıntılı bir nefes alarak yanında oturan Mahire bakmadan "Bunlar arkadaşların mı" dediğinde Mahir başını olumlu anlamda salladı.
"Evet."
Rehnüma yerinde kıpırdanıp yan gözle kendisine bakan genç adama şüpheyle baktı.
"Niye bizimle beraber geliyorlar" diyen genç kadın başını arka tarafa doğru çevirdi ama başka herhangi birilerini göremedi. Sekiz yıl öncede buna benzer şahsi uçağa bindiğinde sonucunda fazlasıyla üzülmüştü.
Mahir saniyeler sonra önüne dönen Rehnümaya "Düşündüğün gibi bir şey yok. Biraz bana güvensen olmaz mı" dese de güvenilmeyen gözlerle karşılaştı.
"En son böyle dediğinde gelinliğime kan bulaştı, gözlerim ağlamaktan kızardı. Sen olsan sana güvenir misin."
Rehnüma şüpheyle, kendisini duyan adamlara ama bakmayan gözlere bakarken Mahir sinirli bir nefes aldı ve aldığı nefesi sesli olarak, yavaşça bıraktı.
"İskenderiye de bir tanıdığımız var, hem onunla konuşmak için bizimle geliyorlar hem de artık aile olacağımız için annene ve babana merhaba demek istiyorlar."
Genç kadın iki kaşını kaldırarak alayla güldü ve bakışlarını üç adamdan alıp Mahire çevirdi.
"Ülkemde benim dışımda daha kime zarar verdin yada verdiniz."
Mahir birkaç saniye Rehnümaya bakıp bakışlarını önüne çevirdi ve hafifçe bacaklarını oynattı.
"Kimseye. Arkadaşımız var sadece."
Rehnüma ciddi yan duran yüzü kısaca süzdü ve sanki uçakta başka birileri varmış gibi genç adama doğru hafifçe eğildi. Onun yaklaşması ile Mahir gülen gözlerle genç kadına bakarken arkadaşlarının uyaran bakışlarının da farkındaydı. Üç adam Rehnüma'nın özel sorulara gireceğini anlamıştı.
"Kim o arkadaş, sizin gibi asker mi."
Mahir gülümseyerek meraklı gözlere bakıp genç kadın gibi ses desibelini düşürdü ve "Evet ama o resmi asker, bizim gibi askeri kimliği saklı değil" dediğinde Rehnüma iki kaşını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...