Sabahın erken saatlerinde uyanan genç adam hızlı bir şekilde mutfakta ki kahvaltı masasını hazırlayıp ocağın üzerinde ki çayı demledikten sonra kolunda ki saate bakarak yukarı çıkan basamakları ikişerli tırmandı, sessizce yatak odasına geçerek giyinme dolabının kapağını yana çekti.
Rehnüma ise kış ayının getirdiği güneşin günü geç selamlayacak oluşuyla göz kapaklarını yavaşça aralarken arkasında ki hareketlilikle yavaşça o yöne dönüp uyku mahmuru gözleri ile eşinin gömlek giymesine baktı.
Kısa bir an gözlerini komodinin üzerinde ki saate çevirdikten sonra "Hayırdır" deyip yavaşça yerinde doğrulurken Mahir de yukarı kıvrılan dudak kenarlarıyla yatağa döndü, eşinin gece lambasını açışını izledi.
"Sana da günaydın."
"Bu saatte nereye" diyen kadın üzerinde ki mahmurluğu çok çabuk atıp gözlerini ovalayarak ayaklandıktan sonra tek kaşını havaya kaldırdı. "Sabahın köründe nereye."
Mahir gömleğinin düğmelerini hızla iliklerken "İşim var. Kahvaltı hazır, biraz daha uyu" dese de eşi tatminsiz bir ifade ile bakıyordu.
"Sabah sabah ne işi. Daha güneş doğmadı."
Genç adam hızlı iliklediği düğmeleri tamamlayıp dudaklarından eksilmeyen tebessümle askıda ki kumaş pantolonunu alarak giyinirken eşinin de gözleri üzerindeydi.
"Emin ol işim bittikten sonra sana detaylı bir rapor vereceğim."
Rehnüma bakışlarını turkuaz gözlerden ayırmasa da eşinin gülümsemesi ve açıklaması karşısında kollarını önünde bağlayıp gözlerini devirerek banyoya yöneldi.
"Zaten ne zaman sorumun cevabını hemen aldım ki, bende ki de akıl işte" dese de aklına gelen ayrıntıyla yerinde durup gözlerini yere indirerek birkaç saniye düşündü, boğazını temizleyip gülümseyerek geride bıraktığı eşine döndü. "Benim de erken çıkmam gerekiyor, beraber çıkalım mı."
Mahir pantolonuna kemerini kaydırarak geçirirken kısılan gözlerini birden ışıldayan siyah gözlere çevirdi.
"Mesain dörtte başlamıyor mu. Ben öyle biliyorum."
Kaçırılan ama parlamaya devam eden gözlere şüpheyle bakarken eşi aralarında ki birkaç adımlık mesafeyi kapatmış, ellerini omuzlarına bırakarak siyah gömleğin üzerinde ki hayali tozları ufak hareketlerle silkelemeye başlamıştı. Bu yakınlık beklemediği bir yakınlıktı keza eşinin gözleri ayrı bir muzip bakıyordu, şaşkındı.
"Dün bi arkadaşın işi çıktı mesaiye kalacağım. İşin bekleyebilir sanırım" diyen Rehnüma ellerini Mahirin göğsüne bırakarak ve gülümseyerek ifadesiz gibi duran gözlere baktı. "Bi kahvaltı yaparız değil mi."
Genç adam durum analizi yaparken birkaç saniye sessiz kalmış ve saniyeler sonra "Olur" demişti. Eşinden gelen acemilik kokusu buram buramdı ama henüz olayı çözememişti.
"Güzel" diyen Rehnüma gülümseyerek hızla banyoya yöneldi. "Dünden kalan ekmek vardı, sen çayları doldur beş dakikaya geliyorum."
Mahir eşi görmese de başını hafifçe eğdikten sonra şüpheli gözlerle odasından çıkarak aşağı kata indi, kendisine de bir servis açıp bardakları doldurdu. Rehnüma her ne saklıyor ve planlıyorsa bunu dün gece yapmıştı bir tek onu çözebilmişti.
Dakikalar sonra genç kadının da masada ki yerini alması ile kahvaltı başladı. Rehnüma yukarı kıvrılan dudak kenarlarıyla gözlerini sol çaprazında oturan eşinden kaçırırken baktığı adam bakışlarını üzerinden çekmiyordu. İnceleyici ve durum analizi yapan bakışları biraz tedirgin etse de bir açık vermemeye kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...