Belirli bir süre sonra üç araba tek sıra halinde evin önüne geldiklerinde genç kadın ileride olan minibüs tarzı birkaç araca bakındı. En önde olan Cihangirin araçtan inmesi ile kontağı kapatıp yanında ki adama baktı.
"Ne oluyor, bahçeye niye girmiyoruz" deyip ufak bir baş hareketi ile ileride olan araçları gösterdi. "Onlar kim."
Evin çevresinde başka bir ev olmadığından kendilerine gelen birilerini olduğunu anlamış, cevap beklercesine yanında ki adama bakıyordu ama genç adamın gülümseyerek araladığı kapıdan inmesi ile kendisi de saniyeler içerisinde inmiş önden giden aile üyelerinin peşine eve doğru adımlamaya başlamıştı.
"Kıyaslama yok tamam mı."
Genç kadın kısa bir an yanında ki adama baksa da bakışlarını çabucak önüne çevirdi, birkaç adım sonra diğerlerinin peşine bahçeden içeri giriş yaparak yerinde durdu.
Etrafta hızlı adımlarla, işlerine odaklı tek tip kıyafetli erkek çalışanlar dolaşarak bahçenin yan kısmına doğru gidiyor, bazıları ise ön tarafı süslüyorlardı. Bir kısmı da ses sistemi kurulumuyla ilgileniyordu.
Cihangirin "Biz içeri geçelim" demesi ile diğer aile üyeleri etrafta olan gözleri ile açık olan ev kapısına yönelirken Rehnüma bahçenin yan tarafına doğru yürümesine devam etti, birkaç saniye sonra peşinden gelen genç adam ile bahçenin yan tarafına gelip durdu.
Sıralı halde yuvarlak ve süslemeleri beyaz kumaşla yapılan masa ve sandalyeler çimenliğe hizalı bir halde bırakılmış, üzerleri çalışanlar tarafından hazırlanıyordu.
"Hazırlık ne için" diyerek anlamayan bakışlarını yanında ki adama çevirdiğinde sıcak bakan gözlerle karşılaştı, omuzları yumuşacık tutuldu.
"Bugün içinden gelene izin ver, çok iyi eğlen. Bu sefer olması gerektiği gibi olacak her şey."
Rehnüma birbirine bastırdığı dudaklarını içeri doğru kıvırıp bir anda dolan gözlerini etrafa çevirdi.
Sekiz yıl öncesinde her şeyiyle kendisi ve ailesinin ilgilendiği kına gecesi tekrardan gerçekleşiyordu ama bu sefer her şeyle Mahir ilgilenmişti. İlk olanın, eksik olanın yerini tutar mıydı bilmiyordu ama saniyeler sonra göz yaşından dolayı parlayan aynı zamanda gülen gözlerini karşısında ki adama çevirdi, ağzı kapalı gülümseyerek başını hızlı hızlı aşağı yukarı salladı.
Genç adam ise tebessümle ellerini geriye indirip dikkatle siyah gözlere baktı.
"Ağlamak yok, sadece eğleneceksin. Dediğim gibi kıyaslama da yok. Sadece bu güne odaklı ol tamam mı."
Rehnüma gülerek ağlamamak için burnunu çekip yüzünü sıvazladı.
"Emir verme bana, bir gün elimde kalacaksın."
Mahir neşeyle gülerek "Ahh bayılıyorum sana" dediğinde genç kadının koluna vurması ile bir kahkaha atıp tek kolunu Rehnüma'nın omuzlarına bıraktı, salona açılan cam kapıya yöneldi.
"Şöyle cümleler kurma."
"Niye karım olmayacak mısın" diyen adam yanında ki kadının konuşmasına fırsat vermeden iç çekti. "Biraz zoraki oluyor ama sen buna takılma, birkaç saate bizim için insanlar gelecek onlarla eğlen sadece. Biliyorum kıyaslama desem de kıyaslayacaksın eskiyle, istediğim bu günün keyfini çıkarman."
Genç kadın parmak uçlarıyla oynamaya başladığında cam kapıya birkaç adım mesafesi kala yerinde durdu, gözlerini yere indirdi.
"Bende eğlenmek istiyorum, düşünmeden ânın keyfini çıkartmak istiyorum" deyip tekrardan dolan gözlerini turkuaz gözlere çevirdi. "Ama olmuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...