Evlerine giden yol bitip de araçlarından indiklerinde hastane çıkışında olduğu gibi yerinde durarak evine baktı. Özlemişti... Kaçmak istediği, rahatsız veren, sevmediği ne bir evliliği vardı nede baktığı evde geçen böyle bir anıları. Her şeyiyle sevdiği yuvasına bakarken yıllarca uzakta kaldığını hissediyordu ama yanına gelen eşine bakışlarını çevirdiğinde uzaklık hissi bir an da yok oldu, gülümsedi.
İkili birbirlerine sadece gülümseyerek tek laf etmeden açık olan kapıdan içeri geçtiklerinde genç adamın burnuna sevdiği yemeklerin kokusu gelmişti. Gözleri etrafta gezinerek eşiyle beraber salonda ki oturma grubunda yerlerini aldıklarında yan yanalardı. Aldığı iki demek gülün bozulmadan kurutulduğunu ve demetlerin boyuna göre cam bir kalıba koyularak saklandığını gördüğünde ise fazlasıyla mutlu oldu.
"Teşekkür ederim" diyerek etrafta olan bakışlarını Rehnüma hariç herkesin üzerinde tek tek gezdirdi. "Ben yokken yalnız bırakmadığınız için."
Genç kadının çoktan ıslanan gözlerinden yaşlar sessizce akmaya başlamıştı.
Cihangir ciddi ifadesi ile "Kes sesini" dediğinde herkesin yüzünde gülümseme oluşmuştu.
Adin bey de Cihangirin ifadesine benzer bir ifade takınırken "Kızım o benim, sen yoksun diye yanında olmadım" dedi.
Gülümsemeler gülüşmelere dönerken Mahir de başını ağır ağır aşağı yukarı sallıyor ve gülüyordu.
"Acıkmışsındır" diyen kayınvalidesi ayağa kalkarken diğerleri de ayaklandı. "Kahvaltı yapalı epey oldu. Rehnüma'nın yemek saati de geçiyor."
"Niye saat tutuyorsunuz" deyip bakışlarını yanında ki çevirdi. "Ne rahatsızlığın var."
Aynı saniye derin bir sessizlik oluşmuş, gözler ikili arasında gidip gelmeye başlamıştı ama genç kadın artık çok rahat ve mutlu olduğundan kolaylıkla başından savacak cümleyi kurdu.
"Hastaneye getirildiğin ilk zamanlarda değerlerimde düşüklük oldu İhsan hoca da beslenmeme dikkat etmem için bir tablo hazırladı, alışkanlık oldu artık."
Pek tatmin olmayan adam bakışlarını eşinden ayırmadı ama etraftaki hareketlilik ve omzuna bırakılan el ile bakışlarını diğer yanına çevirdi, ayakta duran adama baktı.
"Seninle biraz konuşalım."
Adin beyin istediğini başıyla onayladıktan sonra yerinden kalktı ve yanında ki adamla beraber ağır adımlarla salondan ayrılıp aşağı koridorda sessizce ilerledi. Çiftin kaldığı odanın kapısına geldiklerinde ise yerinde durup içeri giren adama baktı ama muhatabı olan kişi başıyla gelmesi için işaret vermişti.
İçeri birkaç adım atıp odanın ortasına geldiğinde yerinde durdu, komodinin çekmecesini açan ve içinden ruhsatlı silahını alan adamı izledi ki kayınpederi de saniyeler sonra karşına geçip elindekini uzattı.
"Al."
Yumuşak tavır karşısında silahını alan adam sessizliğini bozmadı.
"Mezardan babam kalksa vaz geç dese gene de vaz geçmem, azdan az çoktan çok gider demiştin."
Adin bey gelen baş onayı ile tek elini damadının omzunun üzerine bırakıp içeri kıvırdığı dudaklarıyla beraber ve tebessümle sıktı.
"Gerçekten de çoktan çok gidiyormuş" deyip elini indirdi. "İsteseydin sekiz yıldır devam eden bir evliliğin olacaktı ama istemedin ve bu düşünce zaten ömür boyu yakandan düşmeyecek, sırtındaki kambur olacak. O yüzden ne benden taraf nede Şimal annen tarafından sana karşı en ufak bir kin veya nefret yok. Kendinle olan savaşın sana yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...