Genç kadın kısa zaman sonra görev alanına dönmek için hastaneden içeri girdiğinde çalışma arkadaşı Ahmet'le göz göze geldi ama o adam hızla arkasını dönüp fark bir yöne doğru yürüdü.
Rehnüma sinirle dişlerini sıkarak tekrardan kantine dönüp kalktığı yere oturdu ve telefonunu mavi önlüğünün üst cebinden çıkartıp babasının numarasını çevirdi ama meşgul olduğunu anlayıp aramayı sonlandırdı.
Yanaklarını şişirerek nefeslenen genç kadın aldığı nefesi sesli bir şekilde bırakıp telefonu cebine bıraktı. Aklında Mahirin söyledikleri dönüp dolaşıyordu. Gerçekten de yapabilir miydi, meslekten men edilmesini sağlayabilir miydi.
Diğer bir anlamadığı nokta ise niye birden bire karşılaştıktan sonra ısrarcı olmasıydı. Ne değişmişti, neden evlenmek istiyordu. Üstelik sevdiğini de söylememişti sadece ısrarla af dilemişti ama dün ki konuşmalarında turkuaz gözler kısa bir seviyormuş gibi bakmış ve parlamıştı ama Rehnüma haklı olarak inanmıyor, ihtimal vermiyordu. Keza olsa bile istemiyordu da.
Rehnüma mesai bitiminde tekrardan görev alanına gelerek çalışmasına devam etti. Babasını arayıp söylemeli miydi yada Mahir zorlayarak nikâh masasına oturtursa babasına söylediği için durumu daha sonra nasıl toparlardı...
Aklı fazlasıyla karışsa da evlenmemeye kararlıydı ve beklemeyi tercih etti. Ne olacaksa olsun istiyordu. Tabi birde ne mesleğinden olmak istiyor nede gururunun sesini kısabiliyordu. İstemeden de olsa, olsak nasıl olurdu düşüncesi içini mahvetmişti, hem bunu düşünmeyi kendisine yakıştıramıyor hem de düşünmeden de edemiyordu ama yalnız geçirdiği yılların hesabını sormayı da istiyordu.
Aklında ve kalbinde bitiren insan hesap dahi sormazdı ama Rehnüma bunun farkında bile değildi.
İlerleyen günlerde Rehnüma birkaç kere babasını aramaya yeltense de bunu yapamadı. Aklı fazlasıyla karışıktı ve canı konuşmak, yaşadıklarını anlatmak istemiyordu. Zaten insanoğlunun doğasında bu yok muydu, geçmişiyle yüzleşmemeyi istemek. Genç kadın da yaşadıklarıyla yüzleşemiyordu. Yıllar geçse de içinde kalan bir çok ukde hâlâ sıcak bir şekilde yerinde duruyordu.
Günler içerisinde aklını en çok karıştıran Mahir oldu. Ulaşmaması ve sessizliğini koruması tedirginlik hissini ortaya çıkartıyordu.
Bir haftanın sonunda günün geç saatlerinde, ek gelen mesai bitimine on dakika kala genç kadın baş hekim tarafından çağırıldığını öğrendiğinde içine anlayamadığı bir şüphe düştü. Normal de baş hekim önemli bir şey olmadığı sürece hocalar dışında asistanlarla olan ilgisini arkadan arkaya gösterir, bire bir yüz yüze gelmezdi.
Rehnüma tedirginlikle kısa zamanda, gireceği odanın önünde durup iki parça olan mavi kıyafetini düzeltti ve kapıyı iki kere tıklattı.
'Gel' kelimesini saniyeler içerisinde duyduğunda ise derin bir nefes alıp kapıyı açtı ve içeri girerek masanın önüne gelip durdu.
"Beni istemişsiniz."
Ellilerin ortasında ki adam genç kadına bakmadan ayağa kalkıp faksladığı evrağı makineden alıp Rehnümaya uzattı.
"Her şey için teşekkür ederiz Rehnüma hanım."
Rehnüma şaşkınlıkla uzatılan evrağa bakmadan baş hekime bakıyordu ve bir an eli ayağı hissizleşti.
"Aa-Anlamadım" diye kekeleyen genç kadına karşılık baş hekim gülümseyerek elinde ki kâğıdı Rehnüma'nın önüne gelecek şekilde masaya bıraktı ve yerine oturdu.
"Neden korktunuz böyle, korkulacak ne var. Haberiniz mi yok."
Orta yaşlı adam karşısında ki kadının bir anda buz kesen ve rengi atan yüzünün farkındaydı ve iki kaşını kaldırarak tebessümle bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...