İkili kahvaltı masasında ki yerlerini aldıktan sonra günlerinin ilk öğününe sessizce başlamışlardı. Mahir sağ çaprazından gelen soğuk rüzgâra karşı gözlerini eşi dışında her yere çevirirken Rehnüma sakin ama ciddi tavırla genç adama bakıyor adeta gözleriyle şiddet uyguluyordu ki dakikalar sonra bu duruma dayanamayan adam lokmasını ufak bir zorlukla yuttu, çayından bir yudum alarak yerinde kıpırdanırken boğazını temizledi.
"Şöyle bakmayı keser misin."
"Niye. Nasıl bakıyorum ki" diyen kadın çay bardağını eline alarak geriye yaslandı, sinirli bir yüz ifadesiyle güldü. "Seni tanımasam ürktüğünü düşüneceğim."
Mahir zoraki bir gülüş ile geriye yaslanırken "Yok artık daha neler" dese de eşinden gelen soğuk rüzgâr tedirgin etmiyor değildi. "Sadece gözlerini ayırmadan dik dik bakman rahatsız edici" deyip konuyu değiştirerek gülümseyen gözlerle siyah gözlere baktı. "Evde oynanabilecek birkaç oyun almıştım geçen gün, bagajda duruyor."
Rehnüma yavaşça bardağından bir yudum alıp yutkunduktan sonra "Alışverişe çıkmam lazım hem gezmek istiyorum" dedi, tedirginliği içinde baş gösteren eşi tebessümle başını ağır ağır aşağı yukarı salladı.
"Tamam."
İkili son birkaç lokmalarını da sessizce yerlerken tek kelime etmezlerken genç kadının bakışları devam etmiş eşinin de göz kaçırmaları. Dakikalar sonra beraber hazırlanıp yola çıktılarında ise trafiğin ve şehrin değişmeye başlayan görüntüsü Rehnüma'nın aklını çabucak dağıtmıştı.
Nem oranı düşük olduğu için gece ile gündüz sıcaklığı arasında hissedilir fark olan şehirde öğleden sonrasının yumuşak havasına rağmen yılın ilk karı yağmaya başlamış, şehir merkezine doğru giden kalabalık trafiği ve sıkı yapıları bunaltıcı şehir hayatından çok kartpostalsal bir görüntüye dönüştürmeye başlamıştı.
Rehnüma sağ tarafında ki camdan dışarı bakarken sabit bir görüntü olmasa da gözüne çarpan tempoyu ve o temponun içerisinde bir yerlerde çocukların heyecanlı bekleyişlerine şahit olmuş, içi ısınmıştı. Karın gelişi büyükten küçüğe herkes de heyecan yaratırdı, bu yazılı olmayan kurallardan biri olabilirdi ve o kuralın içinde olduğunu düşündü ki evet içinde vardı ama eşiyle beraber vakit geçirmek, korkuluda olsa ani adrenalinli zamanları olması da bir diğer mutluluktu onun için.
İçinde bir yerlerde uzun süren yalnızlığı ve yıkılışı kendilerini uzaktan hissettirirken artık bu iki duygunun gerçekten de uzaklara gidiyor olabileceğini fark etti. İstiyor muydu o konuda emin değildi ama içi unutmak istiyorsa bu kendisi içinde bir fırsat olabilir, eşine mükâfattan çok kendisine yapabileceği bir iyilikti. Affetmek, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmek istemiyordu sadece yıllar süren hüznü bitsin istiyordu.
İkili trafiğinde etkisiyle yaklaşık bir saat sonra Ankara'nın işlek caddelerinden birinde araçlarını park edip vitrinlere bakarak kol kola yürümeye başladılar. Hava evden çıktıkları gibi değil daha da sertti ama umursamadan alışverişlerine ağır adımlarla, keyif alarak devam ettiler. Ara ara birkaç mağazaya girdiklerinde genç kadın kıyafet ve iç çamaşırı konusunda istediklerini alırken Mahir sadece ara ara fikrini söylemiş ve sık sık dışarıya bakmıştı.
Akşama doğru alışverişlerini tamamlayıp eve geçtiklerinde genç adam mutfağa geçerken Rehnüma'da alınanları makineye atmak üzere çamaşır odasına geçti, birkaç dakika sonra da işini tamamlayıp tıkırtıların geldiği yöne, mutfağa giriş yaptı.
"Ne yapıyorsun" derken muhatabı olan eşi atıştırmalıklarla hazırladığı tepsiyle kendisine döndü.
"Film izleyelim mi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...