Genç adam terler içerisin de uyandığın da yıllardır gördüğü kâbus görünümlü rüyanın etkisiyle yerinde doğrulup derin bir nefes aldı. Birkaç saniye sıklaşan nefesini düzene sokmaya çalışırken hiç unutamadığı vicdan azabını acı bir şekilde tekrardan hissetmeye başladığı sırada bakışlarını kaldığı odanın camına çevirdi. Hava karanlıktı ama saatin kaç olduğunun da bilincindeydi. Kısa süre sonra düzene soktuğu nefesi ile son kez iç çekip bakışlarını camdan alarak duvardaki saate yöneltti.
Tamda tahmin ettiği gibi gecenin üçüydü ve sıkıntı içinde üzerinde ki çarşafı kenara itip ayağa kalktı. Sessiz adımlarla üç katlı evin zemin katında olan odasından çıkıp mutfağa geçerek kendisine bir bardak su doldurup içtiği sırada mutfak kapısında bir hareketlilik hissedince boş bardağı tezgâha bırakıp o tarafa döndü.
"Abi neden bu saatte uyanıksın."
Kardeşi gibi gözlere ve bakışlara sahip olan Cihangir kollarını önünde birleştirerek menteşeye dayandı.
"Bende aynı soruyu senin için soracaktım. Üç gündür gecenin aynı saatinde uyanıyorsun. Neyin var."
Mahir sıkıntılı bir nefes alarak ellerini saçında geçirip gülmeye başladığında bakışları her zamanki gibi tehlikeli değildi. Acı doluydu.
"Üç gündür sende kalıyorum diye beni mi takip ediyorsun abi. Ne kadar ayıp gelen misafiri kontrol altında tutmak.
"Sen misafir değilsin, saçmalamayı bırakta neyin var onu söyle. Eda da aynı saatte acıktığı için uyanıyor oradan biliyorum."
Mahir gülmesine devam ederek "Vay be sende baba oldun. Cihangir Alpaslan, evlenmem diyen adam evlenip baba oldu" dedi.
Cihangir derin bir nefes aldığın da bakışları ve aklı eskiye gitti.
"Sende seni seven bir kadın bulduğun da evliliğin ve en önemlisi baba olmanın bir adamın başına gelebilecek en muhteşem şey olduğunu anlayacaksın. Kadınını kollarına aldığın da dünyalara sahip gibi hissedeceksin. Sonra bakıp anlayacaksın dünyan zaten kollarında ki kadın."
Mahir bir anda ciddileşerek abisi gibi eskilere gitti. Zamanın da onu da çok seven biri olmuştu ama o sevememiş iş gereği seviyormuş gibi yapmıştı, yada kendisi böyle düşünmeyi tercih ediyordu.
Sıkıntıyla yerinde kımıldanmaya başladığı sırada Cihangir kendine gelerek konuşmasına devam etti.
"Annem ne zaman evleneceğini merak ediyor. Açıkçası ben ve yengen de artık evlenip yuva kurmanı istiyoruz Mahir. Nereye kadar bir başına yaşayacaksın."
"Abi ben askerim farkındasın değil mi. Kendi evime bile doğru dürüst gidemiyorum kaldı ki evlensem karımla nasıl ilgileneceğim söylesene. Ayrıca henüz beni seven bir kadınla daha karşılaşmadım."
Son cümlesini söylerken boğazı düğümlese de yutkunarak o düğümü görmemezliğe verdi. Cihangir ise gözlerini kısıp birkaç saniye kardeşine baktıktan sonra konuşmasına devam etti.
"Mahir siz hayalet operasyonlara katılıyorsunuz ve bir iki dışında sizi bilen kimse yok biliyorum. Yani asker olsan da kayıtlarda yoksun. Şehit olsan haberimiz olmayacak ve kimsesizler mezarlığına gömüleceksin. Şunu belirtmek isterim ki Ankara da iş adamısın yani askeriyeden ayrılıp daha sakin bir hayat yaşayabilirsin. O da istersen ama istemiyormuş gibi duruyorsun. Sanki daha çok ölmek için can atan bir halin var."
"Abi bayram diye geldim ama canımı sıkmaktan başka bir iş yapmıyorsun. Bu benim hayatım bana karışmaya kalkma."
Cihangir karısından önce ki yaşantısında fazlasıyla sinirli ve asabiydi. Evlendikten bir müddet sonra karısı içinde ki cevheri çıkartmış ve mülayim bir adam olmuştu ama kardeşinin konuşması ile eskisi gibi gözlerinde sinirli parıltılar oluşarak yaslandığı menteşeden doğrulup kardeşine doğru iki adım attıktan sonra önünde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...