Ertesi günün sabahında Rehnüma dinlenmemiş vaziyette yatağından kalkıp odasında bulunan banyoya geçerek ellerini ve yüzünü yıkadıktan sonra aşağı kata inip mutfağa geçti. Yarım saat içerisinde kahvaltısını hazırlayıp mutfak masasında ki sandalyelerden birine oturduktan sonra çayından bir yudum aldı. Canı hiçbir şey istemiyordu sadece açlığını bastırmak için birkaç lokma alacaktı.
Sabaha kadar Mahiri rüyasında görmüştü ve çok fazla uyanmıştı. Yıllar sonra içinden bir türlü atamadığı adamı görmek duygularını alt üst etmişti. Evet içinden atamamıştı ama unutamadığı için de onunla olacakta değildi.
Genç kadın kahvaltısından birkaç lokma alıp kısık ateşte, ocağın üzerinde olan çaydanlığın altını kapattıktan sonra kısa zaman da yatak odasına geçip hazırlanmaya başladı.
Yaklaşık on dakika içerisinde hazırlandıktan sonra evden ayrılarak arabasına binip hastane yoluna çıktı.
Düşünmek istemese de Mahiri düşünüyordu, yıllardır düşündüğü gibi. Ne yapıyordu, gitmiş miydi İstanbul'dan yada onu düşündüğü gibi o da kendisini düşünüyor muydu. Dün genç adamın ısrarla af dilemesi kendisinde şaşkınlığında getirisi ile etki bırakmıştı ama kalbinde bitiremiyorsa aklında bitirmişti.
Rehnüma iki kaşını kaldırıp başını olumsuz anlamda sallayarak aklında ki düşünceleri geriye gönderdi ve kendisini yola verdi.
Uzun ve trafikle süren yolculuğun ardından görev yaptığı hastaneye gelerek üzerini değiştirip mesaisine başladı. Öğle arasına kadar bir fiil Mahiri düşünmemeye çalışarak hocasıyla beraber gelen hastalara baktı.
Öğle arası geldiğinde ise kantine geçip bir bardak çay aldı ve boş masalardan birinin sandalyesini çekip oturdu. Çayından bir yudum alıp yanında duran camdan dışarı bakarken masanın önünde bir hareketlilik hissedip bakışlarını o yöne çevirdi ve mesai arkadaşı Ahmeti gördü.
Ahmet tebessümle elinde tuttuğu çay bardağı ile genç kadının karşısında ki sandalyeyi gösterip "Oturabilir miyim" dedi.
Rehnüma kısaca başını eğerken "Tabi" dedi ve saniyeler sonra karşısına oturan Ahmet heyecanını gizlemek için kısaca öksürdü.
"Son üç gündür bir tuhafsın Rehnüma. Acaba şu apandisit için acile gelen hasta yüzünden mi."
O gün ki yanında olan arkadaşıydı Ahmet ve genç kadın sesli bir nefes aldı.
"Eski bi tanıdık. Pek iyi ayrıldığımız söylenemez, görünce afalladım sadece."
Ahmet yavaşça başını aşağı yukarı eğip kaldırdıktan sonra "Sana bir şey diyeceğim ama yanlış anlama olur mu" dediğinde Rehnüma gözlerini kısarak çayından bir yudum aldı ve sessizliği koruyarak devam et dercesine baktı.
Ahmet birkaç saniyede diyeceklerini aklında toparlayıp "Ben seni çok beğeniyorum Rehnüma. İkimizde yetişkin insanlarız, kendimi yakınen sana tanıtmak için bir şans istiyorum" dediğinde genç kadın Ahmet'in Mahiri gördükten sonra açılmasını manidar buldu ve cevap vermek için ağzını açtığında omuzlarının üzerine iki el dokundu, Ahmet ise dokunan kişiye gözlerini kısarak bakıyordu.
"Asla!"
Rehnüma dişlerini sıkarak ayağa kalkacakken Mahir ellerini tuttuğu omuzların üzerinde kaydırarak yanlarına getirip hafif baskıyla tuttu ve bacaklarıyla da sandalyeyi sabitledi.
"Ellerini çek" diye dişlerinin arasında konuşan genç kadın başını yan çevirerek yere bakarken Ahmet ayağa kalktı.
"Sen kimsin de Rehnüma adına cevap veriyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...