Rehnüma üstün körü üst katı gezerek aşağı kata indi ve aynı şekilde de aşağı katı da gezerek geniş mutfağa geçip dolap kapaklarını tek tek açmaya başladı. Saniyeler içerisinde aşağı kapaklardan birini açtığında porselen çaydanlığı görüp eline alarak tezgâhın üzerine bıraktı.
Çay suyunu kısa zaman sonra ocağın üzerine bırakan genç kadın buz dolabının kapağını açıp incelemeye başladığı sırada Mahir "Marketten istediğin bir şey var mı" diyerek menteşeye yandan yaslandığında Rehnüma yerinde sıçrayıp tek elini kalbine götürdü.
"Ayy, aklım çıktı" diyen genç kadın saniyeler sonra kesilen nefesi ile arkasını dönüp gülümseyerek kendisine bakan adama baktı.
"Biraz sesli gelsene, kalpten gidecektim. Kahırdan öldüremedin, korkudan öldüreceksin."
Genç adam ciddileşerek yerinde doğrulup "Ekmek alacaktım da istediğin bir şey var mı. Birde beni bekle tek başına yapma. Hizmet et diye getirmedin seni bu eve" diye sorusunu tekrarlarken Rehnüma sinirle önüne dönerek tıka basa dolu olan dolaba baktı.
"İki yıl bana bakıcılık yaptın, bende bi iki yıl sana hizmet etsem bir şey olmaz, ödeşmiş oluruz."
Mahir dişlerini sıkarak birkaç saniye sırtı kendisine dönük olan genç kadına baktı ve bir şey demeden geldiği gibi sessizce gitti.
Rehnüma da saniyeler sonra Mahirin ayrılmasıyla beraber yeni alınmış olan kahvaltılıkları tezgâhın üzerine bırakmaya başladı ve kapının kapanma sesini duydu.
Sinirli ve alaylı bir gülüş atarak "Bakıcı hı" deyip gözlerinin dolmasını engelleyip dudaklarının arasından sesli bir nefes aldı.
Sekiz yıl önce bu kelime diğer söylenenler gibi içine fazlasıyla oturmuştu. Tüm bunları bir anda unutup ta nasıl öptü anlayamadı. Kendi eliyle kendi gururunu ayaklar altına almıştı ve siniri giderek katlanıyordu.
Birkaç dakika içerisinde kendisine olan siniriyle üst dolapları da açarak küçük yuvarlak tabakları alan genç kadın kahvaltı malzemelerini koyduktan sonra masaya yerleştirdi. İlerleyen dakikalarda mutfak masasının hazırlama ve çay demleme işlemi bittiğinde ev kapısının açılıp kapanma sesini duyup sandalyelerden birine oturdu.
Saniyeler sonra Mahir elinde ki fırın poşetiyle girse de bakışlarını masadan almayan Rehnüma kollarını önünde bağlayıp geriye yaslandı. Genç adam ise ekmek sepetine dilimlenmiş ekmekleri yerleştiriyordu.
"Bu ev niye böyle boş."
"Yeni taşındım da ondan. Bugün gider, diğer odalar ve salon için mobilya bakarız olur mu" diyen adam doldurduğu sepeti masaya bırakıp buz dolabına yöneldi.
Genç kadın soğuk ve sinirli bakışlarını Mahire çevirerek "Ben ne zaman iş başı yapacağım. Asistanlığım yansın istemiyorum" dediğinde genç adamın sakin ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmasına ayrı bir sinir oluyordu.
"Bir aylık izinlisin, kullanmadığın yıllık iznin varmış bende uzattım. Bir ay sonra başlarsın."
Mahir buz dolabından birkaç tane yumurta ile tereyağını çıkartıp tezgâhın üzerine bırakırken Rehnüma'da sinirle izliyordu.
"Ailen beni bilmiyor değil mi. Hiçbir zaman öğrenmediler."
Genç adam çıkarttığı derin kaba yumurtaları kırarken gözleri karşısında ki fayansta durdu, kısa bir an.
"Öğrenmediler ama öğrenecekler. Yeni tanıştık ve evlenme kararı aldık bu kadar"
Rehnüma gelen gözyaşlarını durdurup acıyla ve alayla gülerken Mahirde omlet yapmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...