"Mahir..."
Cılız sesiyle aralık dudaklarından dökülen tek kelime gördüğü görüntü karşısında şoka girdiğinin göstergesiydi. Yanından hızlı geçen sedyeyle beraber yavaşça arkasına dönmüş, eşinin gözden kaybolması ile de gözle görülür derecede titremeye başlamıştı ki bu titreyiş ile Eftalya arkasından sarıldı, büyük bir çığlık hastanede koptu.
Rehnüma'nın yüksek çığlığı ve kendisini yere bırakması ile çevrelerinde bulunan birkaç çalışma arkadaşı yönelse de Ertuğrul "Katı boşaltın!" diyerek bağırdı, yerinde duran insanlar ile de "Hemen!" dedi.
Hastane personeli arka tarafta bulunan büyük dinlenme odasına hızla giderlerken genç kadının haykırışları bitmeyecek gibi giriş koridorda yükseliyordu. O kadar fazla canı yanıyordu ki sağlık personeli olduğunu unutmuş, yıllarca aldığı eğitimi bir köşeye bırakmış ve sadece hasta yakını olarak kendisini görüyordu ki bir aylık psikolojik bozuklukta buna etkendi. Tabii yıllarca sevdiği ve beklediği adamı ruhu çekilmiş gibi görmek en başlıca sebepti.
Ertuğrul solunda ki adama bakıp "Kayıtlarla ilgilen" dediğinde Egemen kısa baş eğme hareketinden sonra güvenliğin bulunduğu tarafa yöneldi ve akabinde de Süha bey dehşet içerisinde hastaneden içeri giriş yapıp yerde oturan Rehnüma'ya ve ona arkadan sıkıca sarılan Eftalya'ya, daha sonra iki adama baktı.
"Son durum ne."
Yavuz yüzünde ki kumaşın izin verdiği kadarıyla nefesini sesli bırakıp dolan gözlerini ovuştururken Ertuğrul'da arkadaşından farksız olan bir çift gözünü çatık kaşlarla baba dediği adama çevirdi, çevirirken de kısa bir an sırtı dönük Eftalya'ya bakmıştı.
"Sana güvenim tam ama beni çemberin içine sokmayacaktın."
Rehnüma'nın sesi bitkinlikle giderek yavaşlarken Eftalya Süha beye fırsat vermeden başını arkasına çevirip "Sırası değil hem de hiç" dedi, öfkeyle Ertuğrula baktıktan sonra önüne dönerek sesini yumuşattı.
"İyi misin" derken de Süha bey ve Ertuğrul arasında kısa bir bakışma gerçekleşmiş ama orta yaşlı adam zaman kaybetmeden ameliyathanenin yolunu tutmuştu.
Genç kadın kendisine yöneltilen soruyu hiç duymadan eşinin son görüntüsünü düşünerek dehşet içerisinde ağlıyor canından can gidiyordu ama saniyeler sonra bulanık olan görüş alanına eğilerek tek dizini yere bırakan, yüzü kapalı Yavuz gelmişti.
"Ne kadar istiyorsan ağla ama güçlü olamaya da çalış."
Yüzünde ki dehşet Yavuzu da bitirmiş, genç adamın ağlamamaya çalışarak gözlerini kaçırmasına sebep olmuştu. Eftalya ise kollarını yavaşça gevşetip oturduğu yerde geriye kaydı.
"Ne oldu! ne oldu da bu halde!" deyip hem sitemkâr hem acı dolu bir sesle ağlayarak kahretti ve karşısında ki adamın omuzlarından tutup bir anda yok olan gücü ile sarstı. "Size onu götürün dedim, böyle mi geri getirecektiniz!"
Son anları aklında dönüp dolaşıyordu ve pişmandı...
Yavuz gözlerinden akan yaşları hızla silerken geri gelen Egemen ve yerinde zar zor duran Ertuğrul da aynı durumdaydı.
Genç adam birkaç saniye omuzlarından inen elleri iki elinin arasına alıp sıkıca tuttu ve ışığı sönen yaşlı gözlere, dehşet verici ifadeye dikkatle bakıp boğazını temizledi.
"Her şey bir anda oldu özür dilerim. Ne desen hak-"
"Çekil!" diyen kadın hiddetle önünde ki adamı iterek kalkarken ameliyathaneye yönelmek istedi ama gözlerinin altına kadar yüzünün büyük bir bölümü kapalı olan kadın önüne geçip omuzlarından sıkıca tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...