Adin bey sırt üstü yatıp ellerini ensesinde birleştirdikten sonra gece lambasından yayılan loş ışıkla tavana bakarken eşi de pijamalarını giyerek yanına uzandı ve yan dönüp kendisine baktı.
"Öyle bakma Şimal, içim içimi yiyor inan ki."
Orta yaşlı kadın tebessümle tek kolunu Adin beyin göğsüne bıraktı.
"Kızımız damadı seviyor sende biliyorsun, bırak düşünmeyi. Her zaman demez miydin Rehnüma ne derse benim için tamamdır diye."
Adin bey hafif aralık dudaklarından aldığı sıkıntılı nefesi sesli bir şekilde bıraktıktan sonra başını hafifçe kımıldattı.
"Sende biliyorsun ki Rehnüma her zaman sessiz, içine atan biri oldu hanım. Bazen çocuklar yanlış kararlar alabilir, o zamanda anne baba devreye girer. İnan pişman olmakla olmamak arasında gidip geliyorum. Bir yanım tut kolundan Kahire'ye dön diyor, diğer yanım götürdüğümde acı çeker, dayanamazsın buna diyor."
Şimal hanım tebessümünü durdurup elini eşinin göğsünde yavaşça gezdirmeye başladığında ikili kızlarının, uzaklıktan dolayı az gelen ama neşeyle çıkan kahkahasını duydu.
Orta yaşlı kadın gülümseyerek "Rahatla artık. Ben, doğurduğum kızı bilirim, sessizdir ama güçlüdür. Kaçıp gitmek Rehnüma'ya göre değil, umudu varsa kalır" dediği sırada Adin bey de kızının kahkahasına karşılık az da olsa rahatlamış ve gülmüştü.
"Gerçi biz de Kahire'ye şu an dönemiyoruz."
Şimal hanım gülerek eşi gibi sırtı üstü uzandıktan sonra "Hadi yatalım artık, gezmekten yoruldum" dedi.
Adin bey gözlerini kısarak gülmesini yavaşlatıp yanında ki komodine uzandı ve gece lambasını kapattıktan sonra kararan odada da tekrardan tavana bakmaya başladı. Pasaportlarının valizde olduğuna emindi ama bir an da nasıl olurda kaybolurdu anlam veremedi. İçinde ki sesin bu kaybolmayla ilgili Mahiri bir parmağı olduğunu söylüyordu nedensizce.
Uzunca bir süre yatağında dönüp duran orta yaşlı adam susadığını hissederek karışık düşüncelerle yatağından yavaşça kalktı ve ışığı yakmadan, sessizce odasından çıkıp mutfağa, aşağı kata yöneldi.
Kısa zaman sonra hole geldiğinde mutfağa girecekken salon tarafından gelen az bir sese karşılık mutfağa girmekten vaz geçerek yönünü o tarafa yöneltti. Bir kaç adım sonra istediği yere geldiğinde ise karşısında duran geniş ve uzun koltukta kızını uzanmış bir vaziyette uyurken buldu, Mahiri ise kızının hemen yanında otururken.
Genç adam gözlerini Rehnüma'dan alıp içeri giren orta yaşlı adama çevirdiğinde gözlerinde gördüğü şüpheler yüzünden sessizce ayağa kalkıp koltuk kolunda bulunan diz battaniyesini Rehnüma'nın üzerine yavaşça serdi, yerinde doğrulup tek eliyle mutfak tarafını gösterdi.
İkili sessiz adımlarla salondan ayrılıp mutfağa geçtiğinde masanın karşılıklı sandalyelerinden birer tane çekip oturdular. Adin bey ciddi, bir o kadar da şüpheli bakıyordu. Mahir ise sırtını geriye yaslayarak tek eli masada aynı ciddilikle karşısında ki adama bakıyordu.
"Sorun ne."
Orta yaşlı adam iki elini masaya bırakıp düşünceli bir vaziyette birleştirdi.
"Kızımla aranız nasıl."
Mahir, gözlerini karşısında ki adamdan almayarak birkaç saniye dilini damağının sağ tarafında ki dişlerin üzerinde gezdirdi ve aldığı nefesi sesli bir şekilde bıraktı.
"Kime göre."
Adin bey başını hafifçe yana çevirmiş bir vaziyette "Sabıııır" derken Mahir de her zaman ki gibi gülerek sırtını sandalyeden ayırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...