Rehnüma merdivenlerde duyduğu ses ile masa silme işlemini yarıda kesip mutfaktan çıktıktan sonra hole geldi ve üzerini değiştirmiş, kapıyı açan Mahire baktı. Hülya hanımda kollarını bağlamış oğluna bakıyordu.
"Nereye."
Genç adam eşikte durarak yan dönüp Rehnümaya bakarak "İşlerim var" dediğinde telefonu çaldı ve pantolonunun cebinden çıkartarak aramayı cevapladı.
Genç kadın hafif kısık gözlerle Mahire bakarken sormaması gerektiği konusunda kendisine telkinlerde bulunuyordu ama dün telefona gelen mesaj ile içine bir şüphe düştüğünden sormak da istiyordu.
Mahir birkaç saniye arayan kişiyi dinledikten sonra eşikten geçip kendisiyle beraber kapıyı kapatırken Rehnüma sadece birazdan oradayım kelimesini duyabilmişti ve kaşlarını çattığından habersiz kapanan kapıya baktı.
Hülya hanım sesli bir nefes alıp gülümseyerek havadaki negatif enerjiyi dağıtmayı istedi ve birkaç adımda gelininin yanına geldi.
"İşlerin bittiyse bizde dışarı çıkalım mı kızım."
Rehnüma kendisini zorlayarak gülümsedi ve "Anne sen biraz daha otur da benim yukarıda halletmem gereken işler var, onları yapayım. Açmam gereken valizler var" dedi ama Hülya hanım genç kadının koluna girerek kendisiyle beraber merdivene yönlendirdi.
"İyi o zaman, beraber yaparız. Mahir, bu zamana kadar İstanbul da yaşadığını söyledi, galiba eski evinden gelen kıyafetleri yerleştireceksin."
Genç kadın peki dercesine tebessümle başını eğip saniyeler sonra basamakları adımlamaya başladı ve çekinik bir şekilde kısaca öksürdü.
"Anne sen Arapça biliyormuşsun galiba."
Hülya hanım "Evet, rahmetli öğretmişti. Ne işime yarayacak Arapça demiştim ama" deyip gülümseyerek Rehnüma'nın çekinik gözlerine baktı. "Bak yaradı, gelinim ve ailesinin dili Arapça."
Genç kadın aldığı nefesi sesli bir şekilde bırakıp birkaç saniye içi içini yiyerek basamakları çıktı ve yukarı kata geldiklerinde "Mahir başka ne söyledi benim hakkımda" dedi.
Hülya hanım oğluna sinirlense de bu durumunu ne yüzüne nede gözlerine yansıtmadı.
"Pek bir şey demedi, sadece apandisit için gittiğinde operasyona senin girdiğini ve dini nikâhlı olduğunuzu söyledi."
Rehnüma alt dudağının kenarına dişleri yardımı ile ufak ufak baskı uygularken yanında ki kadınla beraber yatak odasına geçti ve dağınık bıraktığı yatak ile yüzünün kızarmasına izin verip hızla toparlamaya başladı.
"Anne yanlış anlama ayrı yatıyoruz, malum daha evlenmedik" diyen genç kadın bu tür şeylere ne alışıktı nede görmüştü, utanmasının da sebebi bu yüzdendi.
Hülya hanım gülerek odaya göz gezdirirken "Ben karışmam, sormam da kızım. Herkesin özel hayatı kendine" dedi.
Rehnüma dudaklarını birbirine bastırarak yatağı saniyeler içerisinde toparladı ve hafif pembeleşen yüzü ile köşede duran valizlerden birini alıp yerde açtı. Hülya hanım ise açılan valize birkaç saniye baktıktan sonra eğilip genç kadınla beraber katlı olan kıyafetleri yatağın üzerine bırakmaya başladı.
Rehnüma ilk birkaç dakika sessizce ve tebessümle utangaçlığını üzerinden atmaya çalıştıktan sonra bunu başarıp aklına takılan şeyi umursamıyormuş gibi görünerek sordu. Bir yandan da ayırdığı bir kısım kıyafeteri dolaba diziyordu.
"Mahir nereye gideceğini sana söyledi mi anne."
Hülya hanım diğer valizi açarken "Söylemedi kızım, istersen bi arayıp sorayım" dediğinde gözleri yere bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
Tiểu Thuyết ChungNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...