Rehnüma burnuna dolan kokular ile huzursuz daldığı uykusundan uyandıktan sonra göz kapaklarını aralayıp bir kaç saniye hayatı sorgularcasına tavana baktı ama giyinme dolabı tarafından gelen hareketlilik ile bakışlarını soluna çevirip kaşlarını çattı ve hızla yerinde doğruldu.
Gün daha yeni aydınlanıyordu, Mahir belinde ki havluyla arkası dönük dolaptan kıyafetlerini alıyordu.
"Neredeydin sen" diyen genç kadın sinirle ve inanamayarak yatağından hızla kalkıp Mahirin yanında durduğunda gözleri yarısı görünen ıslak bedendeydi. Duş almak normal bir durumdu ama içinde ki huzursuzlukla manidar buldu.
Mahir ise yorgunlukla aldığı kıyafetleri ile yan durup "Bunu kim soruyor" deyip tek kaşını kaldırdı.
Rehnüma giderek yükselen siniri ile birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra başını hafifçe yukarı kaldırıp kollarını önünde bağladı. Genç adam da gülen gözlerle karşısında ki kadını inceliyordu.
"Karın sayılırım, cevap ver. Neredeydin bu saate kadar. Yeni mi geldin."
Mahir başını hafifçe yana yatırarak baştan aşağı Rehnümayı süzdükten sonra giyeceklerini yatağın üzerine bıraktı ve ciddiyetini koruyarak tek eliyle belinde ki havluyu tuttu.
"Karım sayılırsan önünde giyinebilirim galiba."
Genç kadın büyüyen gözlerle bakışlarını havluya indirdiğinde yavaşça açılıyor olduğunu fark edip gözlerini sıkıca kapattı ve uzanarak havluyu tutup Mahirin beline sıkıca sardı, tutmaya devam etti.
"Hiç utanman yok mu senin ya."
Mahir sıkı sıkıya kapalı olan göz kapaklarına birkaç saniye baktı. Yavaşça Rehnüma'nın yüzüne doğru eğildiğinde ise burnuna hafif bir öpücük kondurup yerinde doğruldu.
Genç kadın burnuna konan öpücükle bir an afallayıp yavaşça göz kapaklarını yarıya kadar açtığında havluyu tutmaya devam ediyordu. Bir an ne diyeceğini bilemedi keza bir şey demekte istemiyordu sadece bakmak istiyordu. Aklında ne varsa uçup gitmişti.
Bazı zamanlar Mahirden gelen bakışlarla başka dünyalara yolculuğa çıktığını hissediyordu ve o yolculuklardan birine çıkmak üzereydi. Kendi içinde ki dünyaya, kaçmak istediği dünyasına gidiyordu. Giderken de tuttuğu havluyu sıktığının bilincinde değildi.
Her insanın zayıf noktası vardır, Rehnüma'nın ki ise Mahirdi.
Genç adam değişkenlik gösteren göz tonuyla tek kaşını tekrardan havaya kaldırıp Rehnüma'nın elinin üzerine kendi elini bıraktı.
"Yakın zamanda göreceksin zaten ama istersen elini çekte üzerimi giyineyim."
Rehnüma söylenilenleri birkaç saniye sonra anlayıp havluyu sıktığını fark etti ve kaşlarını çatarak yavaşça elini geriye çekti. Genç adam ise yatağa bıraktığı kıyafetlerini alıp belindeki havlunun kenarını tutarak sinirli gözlere çevirdi bakışlarını.
"Arkanı dönmezsen erkenden görmüş olursun."
Rehnüma devam eden siniriyle arkasını dönüp düşünmeden konuşmaya başladığında Mahirin eve gelir gelmez duş almış olmasına karşılık bilmek istemediği kırgınlığının negatif enerjisini ortama yayıyordu. Fiziki yapamasa da ruhani yönden canını yakmayı istiyordu.
"Görmek mi aman kalsın. Dünyada başka erkek mi yok, seninle olacağıma başkasıyla olurum daha iyi."
Rehnüma sustuğu saniye omuzlarından tutulup arkasına dönmek zorunda kalışıyla genç adamın delirmiş gibi parlayan gözleriyle karşılaştı ama sinirinden ve gururundan ödün vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...