İkili yemeklerini sessizlik içerisinde yedikten sonra bir süre Ankara'nın işlek ve renkli caddelerinde konuşmadan, etraflarına bakarak yürüdüler. Rehnüma ara ara renkli vitrinlerden gözüne çarpan süs eşyalarını aldı.
Zorunluluktan mı yada kabullenmekten mi bilmiyordu ama yavaş yavaş düğün heyecanını içinde hissetmeye başladı genç kadın. Öyle yada böyle evleniyordu ve düğünü olacaktı, neden istediği gibi olmasındı ki, keza Mahir de düğünle ilgili her düşünceyi kendisine bırakmış gibi duruyordu.
İkili gece yarısına doğru eve gitmek üzere yola çıktıklarında Rehnüma yan gözle sessiz duran Mahire baktı. Bir yanı düğün ve ev için heyecanlı, istekli olsa da diğer yanı genç adamın Sevimle nasıl bir ilişki yada tanışıklık içerisinde olduğunu merak ediyordu.
"Seni arayana kadar ne yapıyordun, kiminleydin."
Mahir, Rehnüma için sancılı geçen üç saniyeden sonra gözleri yolda "Önemli bi işim vardı, neden ısrarla soruyorsun" dediğinde genç kadın kaşlarını çatarak baktı.
"Asıl sen neden ısrarla nerede olduğunu ve ne yaptığını söylemiyorsun."
Mahir yan gözle kısa bir an yanında ki kadının çakmaklaşan siyah gözlerine bakıp parıldayan gözlerini hızla yola çevirdi ve sesli nefes alıp "Akışına bırakmayı, soru sormamayı ne zaman öğreneceksin doktor hanım" dediği sırada Rehnüma kollarını önünde bağlayıp bakışlarını yanında ki cama çevirdi.
"Şeytan diyor neşteri al, her tarafını parçala."
Mahir kahkaha atarak eliyle ağzını kapatırken genç kadında sabır çekiyordu.
"Beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum, her tarafından sevgi fışkırıyor maşallah."
Rehnüma büyüyen ve çakmaklaşan gözlerini gülen adama çevirip Mahirin yüzünü sessizce yansılamaya başladığında genç adamın daha çok gülmesini sağlamış oldu. Bu durum sinirini bir kat daha yükseltse de Mahirden gelen kısa bir an bakışla araladığı dudaklarından ses çıkmadı.
Bir an, çok kısa bir an fazlasıyla değişik bakan turkuaz gözlerdeki bakışlar çok yoğundu ama genç kadın Mahirin öyle bakıp bakmadığına emin bile olamadı. İstekli, arzu dolu ve en önemlisi de aşkla bakmıştı sanki...
Saniyeler sonra kendisini toparlayan Rehnüma kısaca öksürüp yan duran ve güldüğü belli olan yüzden gözlerini alıp karşısına çevirdi.
"Seni sevmek mi, aman kalsın. Lafı her fırsatta çevirip durma."
Genç adam gülüşünü yavaşça soldurup iç çektikten sonra "Farkında mısın, her yaptığım şeye sinirleniyorsun. Alınacak, yanlış anlayacak yer arıyorsun. Dediğini yaptığım da bile gönlün olmuyor" dediğinde Rehnüma dişlerini sıktı.
"Eee yani."
"Yanisi şu ki insan en çok sevdiğine kırılır, en çok onun yaptıklarına içerler ve unutamaz."
Genç kadın acıyla ve alayla gülerek gözlerini ön camdan ayırmayıp "Seni hâlâ sevdiğimi düşünmüyorsundur umarım, egona hayran kaldım doğrusu" dediğinde Mahir iç çekti.
"Beni seviyorsun demedim ki."
"Söylediklerin aynı kapıya çıkıyor ne fark var" diyen Rehnüma da sesli bir nefes almıştı ve kendisine inceleyen gözlerle bakan genç adamın farkında bile değildi. Eskiler ah eskiler, bir türlü aklından çıkmıyordu.
"Eskiden de olsa beni sevdiğin için yıkılışın ağır oldu demek istedim."
Genç kadın acıyla kısa bir an gülüp ciddileşti ve konuşmayı istemeyerek hafifçe yanında duran cama dönüp başını yasladı. Onun bu tavrı Mahir tarafından net şekilde algılandığı için genç adamda başka bir şey demeyerek sessiz kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...