Sabahın erken saatlerinde uyanan genç kadın birkaç dakika içerisinde banyoda olan işlerini halledip üzerini değiştirdikten sonra kahvaltı hazırlamak üzere aşağı kata indi. Çay suyunu ocağın üzerine bırakırken iki uykusuz gibi görünen orta yaşlı kadının içeri girmesi ile gülümsedi.
"Günaydın."
Hülya hanım tebessümle "Günaydın kızım" derken akranı Şimal hanım da gerinerek "Günaydın, çay koyma" deyip havada olan kollarını indirdi.
"Evet koyma kızım, Mahir dün sana demiş. Dışarıda yapacağız kahvaltıyı" diyen Hülya hanıma karşılık Rehnüma'da hatırlayarak açmakta olduğu ocağın altını kapatıp ikiliye baktı gülerek.
"Siz niye bu kadar yorgunsunuz."
Şimal hanım "Gece biraz oturduk, az da damada yarım ettik" dediğinde genç kadın tek kaşını havaya kaldırdı."
"Ne için."
Hülya hanım esnemesini güçlükle geriye gönderirken "Kahvaltıyı piknik olarak yapacağız, gece de onunla uğraştık ama biz pek bir şey yapmadık. Mahir hızlıca halletti" deyip arkasını dönerek odasına yöneldi. "Hadi hazırlanalım, birazdan eve gelir."
Rehnüma iki kadının hazırlanmak üzere odalarına yönelmesi ile hafifçe gözlerini kıstı akabinde de yeni tanıştığı kadın dağınık kabarık saçlarıyla, her zamanki gülümsemesi ile elinde ki mama ve biberonla içeri girdi.
"Günaydın eltim."
Genç kadın tebessümle "Günaydın" derken Ayça da tezgâhın üzerinde bulunan cezvelere yönelmişti, eşi de kucağında ki bebeğiyle eşikten içeri giriyordu.
"Günaydın abicim" diyen adama karşılık Rehnüma da sıcak gülümsemelerinden birini bahşederek minik bebeğe, sandalyelerden birine geçen Cihangire baktı.
"Günaydın abi."
Ayça mama yapma işlemine devam ederken "Sen üzerini değiştir biz de hemen hazırlanırız olur mu" dediğinde genç kadın tamam deyip minik bebeğin yanağını kısaca sevdikten sonra mutfaktan ayrıldı, merdivenleri hızla kaybolan gülümsemesi ile ve sinirle çıkmaya başladı.
Mahirin nerede ne yapıyor oluşunu söylememesi sinirlerini bozuyordu. Kendisi ne yapsa haberi olan adamın gece bile evde olmama ihtimalini düşündükçe ki bu düşünce akabinde daha farklı yollara çıkıyor canını hiç olmadığı kadar sıkıyordu, sinirlerini bozuyordu.
Sinirle tırmandığı basamakları bitiren genç kadın odasına geçerek telefonunu eline aldı ama ne bir mesajla ne de aramayla karşılaştı. Bu durum sinirinin daha da ve giderek yükselmesini sağlamıştı.
Sakin olmak amacıyla ve tereddütle bir ileri bir geri elinde telefonla odayı turlamaya başladığında bir yanı ara sor diyordu diğer yanı meraklı gibi, düşünüyormuş gibi görünürsün yapma diyordu ve öyle görünmeyi istemiyordu.
Birkaç dakika bir ileri bir geri gittikten sonra sinirle telefonunu yerine bırakıp odasını hızlıca toparladı. Üzerine rahat bir şeyler giydikten sonra ise odasında bulunan kapıya sesli bir nefes alıp baktı, birkaç adımda önüne gelerek açtı.
Açtığı kapıyla eşikte durup damatlıkla gelinliğe karışık duygularla bakarken arka kısımda duran masanın görünen uç kısmında gelin çiçeğini fark etti, ağır adımlarla içeri geçerek masanın yanına gitti.
Gelin çiçeğini hiç düşünmemişti, Mahirin düşünebileceğini de tahmin etmemişti.
Çiçeği eline alarak hızla dolan gözlerinde ki yaşların bir kısmını bırakıp gözlerini yukarı doğru çevirdi. Daha fazla ağlamak aslında hiç ağlamak istemiyordu ama gördüğü en ufak bir şeyde ağlama isteğini çoğu zaman bastıramıyor kendisini tutamayarak göz yaşlarını bırakıveriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...