Genç kadın heyecanlı daldığı uykusunda çeşitli rüyalar görmüş, bunların bazıları kâbus niteliğinde sekiz yıl öncesiydi. Bir rüyadan başka bir rüyaya atlaması yorgunluğun verdiği etkiyle çabucak gerçekleşse de burnuna dolan kokular ile tekrardan uykusundan sıyrılmış, gözleri kapalı halde kaşlarını hafifçe çatmıştı.
Bir bahar kokusu veyahut çiçek kokusu gibi geliyordu koku ama saniyeler geçtikçe gerçek dünyaya dönerek tamamen uykulu halinden sıyrılmış gözlerini açarak yavaşça arkasına doğru dönmüştü. Henüz güneş doğmayan günün ilk saatlerinde oda karanlıktı ve saniyeler sonra görüş aşanına giren silüet ile bir anda yerinde oturur pozisyona gelip geriye doğru sıçradı.
Dudaklarının arasından sesli ve korkulu nefes alırken tek eli kalbine gitmiş, yatağına oturan kişiyi hissettiği korkuyla seçemese de gülme sesinden kim olduğunu çabucak anlamıştı.
Mahir ise gülmesine devam edip kucağında ki bir demet gülü ezmemeye dikkat ederek hafifçe eğilip komodinin üzerinde bulunan gece lambasını açmış, yerinde doğrulurken sinirle gözünü kapatan, eli kalbinde olan genç kadına bakmıştı.
"Bakıyorum da bayan Alpaslan olacağın için baya bi heyecanlısın."
Rehnüma hızlanan nefesini kontrol altına almaya çalışarak başını hafifçe yan çevirip içinden sabır çektikten sonra gözlerini yavaşça araladı. Çatık kaşlarla tam kızacakken bir demet kırmızı gülün gözüne çarpması ile kaşları havalandı.
"Onlar benim için mi" derken yavaş yavaş düzene binen nefesi ile elini göğsünden indirmiş, iki elini yatağa bırakarak kendisini öne doğru çekerek oturmuştu.
Mahir ise duygudan duyguya geçiş yapan gözlere, gece lambasının yaydığı az bir ışıkla bakıyordu.
"Evet."
Bir demet gülü parlayan aynı zamanda ağlayacak gibi duran siyah gözlerin sahibine uzattığında yavaşça alınmış ve saniyeler sonra o gözler kendisine çevrilmişti.
Bir şey demeyecekti belliydi ama demiş kadar olmuştu o gözler.
"Hadi hazırlan."
Rehnüma anlamayarak, karışık duygularla, hem ağlamayı istercesine hem gülercesine dudaklarını birbirine bastırsa da saniyeler sonra yutkunup az bir sesle "Ne için" dedi, genç adamın gülümseyen gözlerine baktı.
"Sürpriz olsun. Ama biliyorsun bu saatte ayaz var, sıkı giyin" diyen adam kolunda ki saate bakıp "Beş dakikan var doktor hanım" deyip gözlerini genç kadına çevirdi. Onun bu tavrı Rehnümanın kendisine gelmesini ve kaşlarını çatmasını sağlamıştı.
"Bana emir verme dedim. Ayrıca ne yapacaksan dün söyleyebilirdin, beş dakika da nasıl hazırlanayım ben."
Mahir gülümsemesini bozmadan ayağa kalkıp dizlerine kadar gelen siyah paltosunun ceplerine ellerine bıraktı.
"Dedim ya sabah ezanın da görüşürüz diye. Ezan on yirmi dakika sonra."
Rehnüma afallamış bir şekilde "Ben şaka yaptın zannettim" derken genç adam neşeyle güldü.
"Rahat bir şeyler giyin, beş dakikayı geçirme. Geç kalmayalım. Bu arada sessiz ol, gizli girdim eve."
Mahirin arkasını dönerek kapıya yönelmesi ile genç kadın dizlerinin üzerinde doğrulup "Nereye gideceğiz" dese de 'Sürpriiiiz' cevabıyla karşılaşmış ve saniyeler sonra kapının açılıp kapanma sesini gözden kaybolan adamla beraber duymuştu.
Kucağında çiçeklerle birkaç saniye öncesinde dolu olan giyinme dolabının önüne baktı.
Beklemediği incelikler yavaş yavaş gerçekleşiyordu ama içinde bir korku da yok değildi. En son düğün gününü aynı heyecanla beklerken günün sonunda fazlasıyla üzülmüş ve ağlamıştı. Kendisine göre karşısında ki adam vicdan yapıyordu, gelen her iyi bir incelik ve sürpriz de bu da mı yalan acaba diye de düşünmeden edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...