Genç kadın açtığı aracın kapısını tutarken inmekten vaz geçip sırtını geriye yasladıktan sonra yanında ki adama dolu dolu gözlerle baktı ama muhatabı olan kişi tebessümle başını sağa sola yavaşça salladı.
"Yok beceremedin."
Rehnüma zoraki getirmeye çalıştığı ağlama isteğini bir anda değişen yüz ifadesiyle geriye gönderirken burnunu havaya kaldırıp "Zaten şu işleri becerebilsem çoktan avucumdaydın" deyip burnunu çekti, yan gözle eşine baktı. "Arabamı biriyle gönder en iyisi."
Mahir parlayan gözlerle ikinci kez başını sağa solla salladıktan sonra "Seni almaya geleceğim öyle anlaşmıştık en başından" deyip sırtını hafifçe yanında ki kapıya verdi, gerginliğini belli etmemeye çalışan kadını bariz bir şekilde süzdü. "Sen biraz gergin misin."
Rehnüma kaşlarını hafifçe çatıp burnundan soluyarak eşine baktıktan sonra bir şey demeden araçtan indi ve şiddetle kapıyı kapatıp hastanenin girişine yöneldi. Arkasında gülen bir adam bıraktığından emin olmanın verdiği gerginlik var olan gerginliğine ekleniyor, başına ne geleceği konusunda çeşitli fikirleri aklına dolduruyordu. Tek temennisi düşmeyecek veya korkudan değişik ve komik yüz hatlarına girmeyecek olmasıydı. O konuda kesin ve ciddi açıklamayı eşi yapmış ve az da olsa ki bu miktar minimumdu, içini rahatlatmıştı.
Güvenliğe selam vererek giriş kapısından geçtikten sonra giriş katta bulunan giyinme odasına yönelirken kendisine seslenilmesi ile durdu, arkasını döndü.
"Rehnüma canım."
En sevmediği, fazla lakayt ve gereksiz kendini bilmişliği ile Esin kendisine doğru geliyordu. Hepsi bir yana daha tanımadan eşine karşı farklı bakması da tiksinme sebebi olmuştu.
"Efendim."
Aynı nöbet diliminde olan arkadaşı yanına geldiğinde yürümesine devam etti.
"Küs müyüz."
Rehnüma hafif çatık kaşlarla yanında ki kadına yan gözle bakıp "Neden" dedi.
"Dün selamımı başınla alıp beklemeden gülerek geçtin de ondan dedim."
Tek kaşı havaya kalkan kadın Esin'e bakarak kadın soyunma odasından içeri giriş yaptıktan sonra "Ben dün seni hiç görmedim" deyip dolabının önünde durdu, yanında ki şaşkın kadına zoraki bir tebessümle baktı. "Anlaşılan beni birine benzetmişsin o da seni bozmamış."
Çalışma arkadaşı şaşkın nidalar ile arkasını dönüp kendi dolabına yönelirken Rehnüma ekşiyen yüzüyle burun kıvırdı.
"İkizin olabilir. Yanında ki adam kim diye soracaktım bende" diyerek gülen kadına sessizliğiyle yanıt verdi.
İlerleyen saatlerde genç kadın rutin çalışma hayatında saatlerini geçirirken gece olmasını bir yandan bekliyor bir yandan da hiç olmasın istiyordu. Bekleme sebebi tereddüttünün bir an önce geçmesiyken olmama isteğinin nasıl bir duruma düşeceği tedirginliğinden kaynaklanıyordu. Konu Mahir olunca içten içe hesapları tutmuyordu. Tek olumlu bir düşüncesi var o da gece on ikide fazla kişi olmayacak olmasıydı ama evde ki hesap çarşıya uymamış akşam yedi buçuk gibi kullanmadığı molasına çıktığında oturduğu sandalyesinde eşinin yüksek sesini duymuştu.
"Hayatım!"
Neşeli ve bir o kadar da yüksek çıkan sese karşılık hastanenin kafesteryasında bulunan herkes bakışlarını o yöne çevirdiğinde Rehnüma da ekşiyen yüz hatlarıyla arkasını dönmüş hızla ayağa kalkarak göz ucuyla herkese bakmıştı ki bu bakış mahcubiyet ve utanç barındırıyordu.
"Güzeller güzeli karım nasılmış!" diyen adam her zaman ki gülümsemelerinden birini sergilerken birkaç hızlı adımda yanına gelen eşine ve kolunu tutarak sıkmasına aldırış etmeden sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahire'nin İncisi
General FictionNormalde biten bir kitaptır ama baştan yazarak yayımlıyorum. Rehnüma abisinin terörist ele başı olduğunu ve sevdiği adamın da gönüllü, gizli asker olduğunu bilmeden Mısır da Mahir ile dini nikâhını gerçekleştirip Türkiye'ye, sevdiği adamla evlenmeye...