16. Bölüm

5.1K 245 11
                                    

Akşam olduğunda Ertuğrul yanına aldığı ve Ankara'yı kısaca gezdirdiği üç kişiyi eve bırakırken Adin bey ve Şimal hanımın yüzleri açılmış gibiydi. Farklı yerler ve farklı kültürleri görmek iyi gelmişti pasaport stresinden sonra.

Akşam yemeğinde maaile masada ki yerlerini almış ve Ankara'yı ilk defa gezen karı kocanın anlatımlarıyla beraber Rehnüma'nın yaptığı yemeğe başlanılmıştı.

Genç kadın anne ve babasının mutlu olmasına mutluydu ama Mahirle olan son konuşmaları aklında dönüp durduğundan dolayı ara ara dalgınlaşıyordu. Onun bu durumu masanın baş kısmında oturan adamın içinin sıkılmasına sebep oluyordu.

"Sana diyorum kızım."

Rehnüma ağır ağır çiğnediği lokması ile ne zaman ayağa kalktığını bilmediği Hülya hanıma çevirdi gözlerini. Diğer üç kişi de sessizce kendisine bakıyordu.

"Efendim, ne oldu."

Hülya hanım elinde tuttuğu telefonla kalktığı yere oturup "İyi misin, dalgınsın bu akşam. Yoksa fazla mı yoruldun" dese de cevap beklemeden çatık kaşlarla oğluna baktı. "Sana demedim mi ben kalayım evde diye."

Genç kadın silkelenerek "Yorulmadım anne, hem pek bir şey de yapmadım zaten" derken Mahir sessizliğini koruyordu. Orta yaşlı kadın ise oğluna son bir bakış atıp kısa zaman önce gelen aramayı cevaplandırdığı telefonunu gösterdi tebessümle.

"İstanbul'a gitsem sıkıntı olur mu, darılmazsın değil mi."

Rehnüma kısaca gülümseyip "Neden darılayım anne" dese de çabucak ciddileşti. "Bir şey mi oldu."

Hülya hanım tekrardan ayağa kalktığında Mahir de annesiyle beraber kalkmıştı. Karı koca da öyle.

"Nevin'in gelini doğuma girmiş, oğlu oğlum gibidir gitmezsem ayıp olur ama merak etme düğünden önce gelmiş olurum."

Genç kadın insani iç güdülerle gülümseyerek diğerleri gibi ayağa kalkıp "Hayırlı olsun dediğimi ilersin, çok sevindim. Sağlıkla doğumunu gerçekleştirir inşallah" dediğinde Mahir de hole doğru yönelmişti.

"Abimlerde kıyafetlerin var zaten anne" diyen adam telefonunu cebinden çıkartarak "Havalimanına gidene kadar uçak hazır olur, hemen gidelim" dedi ve salondan ayrıldı.

Rehnüma bir an varlığını sorgulatırcasına gelen negatif hava ile gülümsemesini yavaşça soldursa da anne ve babası gibi, Hülya hanımı yolcu etmek üzere hole yöneldi.

Orta yaşlı kadın çantası dışında hiçbir eşyasını almadan gelinini ve Şimal hanımı öpüp Adin beye de görüşme dileğini ilettikten sonra oğluyla beraber park halinde ki araca bindi.

Anne oğulun kısa zaman içerisinde hızlı bir şekilde bahçeden ayırmasıyla Rehnüma ev kapısını kapatıp anne ve babasıyla beraber yarım bıraktığı yemeğini yemek üzere kalktığı yerine tekrardan oturdu ama iştahı kaçmıştı bir kere.

Mahire söz vermişti, dediği gibi iki günde evi bitirirse öpmesine izin vereceği hakkında ama istemiyordu öpülmek. Daha doğrusu öpüldüğünde karşılık vermekten, kendisini tutamayarak ileri gitmekten korkuyordu. Geri adım atmakta istemiyordu, istemese de genç adamı arzuluyordu.

Genç kadın isteksiz bir şekilde yemeğine devam ederken Mahir de sessizce arabasını sürüyordu, annesi ise konuştuğu kişiyi, Nevin hanımı aramış, akranıyla beraber heyecandan heyecana atlıyordu. Dediği gibi Nevin hanımın oğlu Tahir'i, kendi öz çocuklarından ayırmamıştı ve iki oğluna nasıl davranıyorsa ona da öyle davranmıştı bu zamana kadar.

Birkaç dakikanın sonunda aramayı devam eden heyecanı ile sonlandırmasıyla telefonunu çantasına bırakan Hülya hanım gülümseyerek oğluna çevirdi bakışlarını, akabinde de gülümsemesi dudaklarında asılı kaldı.

Kahire'nin İncisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin