2. bölüm ~maskeli adam~

432 29 17
                                    


Omzumun sarsılmasıyla gözlerimi açtım. Yağmur gözlerini pörtletmiş sinirle bana bakıyordu. Tövbe bismillah neyi var bunun? Ardından görüş alanıma giren hostesle ortada ters giden bir şeyler olduğunu farkettim.

"Kalksanaa!"

Diye bağıran kuzenciğime anlamamış bir bakış daha attım ve sanırım bu onun sabrını taşıran son nokta oldu.

"Hanımefendi uçak iniş yaptı. Artık uyanın lütfen."

Hostesin sesiyle ayağa fırladım. Kuzenim sonunda der gibi baktı ve uçaktan indi. Bende hostesten özür dileyip onu takip ettim. Valizlerimizi alıp bir banka oturduk.

"Sonunda hayallerimizin ülkesindeyiz!"

Dedim sırıtarak. O sırada bir mide gurultusu yükseldi Yağmurun karnındaki ayıdan.

"Elif yaa ben çok acıktım. Yiyecek bir şey bulmazsan kusucam!"

Eliyle ağzını kapatıp öne doğru eğildi. A oww bu arkadaşı tanıyan var mııııı? (Aşırı espiritüel olduğunu biliyorsun değil mi Elifcim?) İç sesime kafa sallayıp ayağa kalktım. Kuşbakışı etrafa göz attım.

"Şurada bir market var. Beni burada bekle geliyorum hemen."

Deyip koşturarak 10 metre ötedeki markete girdim. Yatıp kalkıp dua etmeli valla benim gibi şeker, güzel, alımlı, iyi niyetli bir kızla kuzen olarak doğduğu için. Normalde üşengeç olan ben onun için koşa koşa markete bile girdim ki ben acıkmış olsaydım üşengeçliğimden bir metre uzağımdaki markete bile gitmez aç aç yatardım. Yalnız bir sorun var... ne alacağım yemek için? Dizilerde hep ne yerler? Ya da buldum! Kore fanlarının yazdığı hikayelerde hep ramen yedirirler kızlara. O zaman hedef: ramen! Reyon görevlisine ramenlerin yerini sorduktan sonra koşarak en sondaki bölüme gittim. Ha bu arada övünmek gibi olmasın biz ana dilimizmiş gibi korece konuşuruz. Boşuna mı Yağmurla bu kadar uyumluyuz? Rafta tek başına melun melun bana bakan rameni görünce sırıttım. Ramenciğim seni Allahın emri Peygamberin kavliyle Yağmur bacımın midesindeki ayıcığa istiyorum. Kabul edeceğini biliyordum! Tam ramene elimi atmışken ramen yok oldu. Ne? Az önce elimdeydi. Daha duvak takacaktım ben ona. Yanımda upuzun boyuyla alayla bana bakan çocuğu farkettiğimde jeton düştü. Kaşlarımı çatmam saniyemi bile almadı.

"Yah o elinde tuttuğun benim ramenim!"

Çocuk dudaklarını büzdü.

"Üzgünüm ama artık benim!"

Tekrar bana alayla bakarak kasaya doğru yürüdü. Hah utanmaza bak sen. Senin varya o atkı şapka ve gözlük üçlüsüyle kapattığın yüzünü cırmalarım. Ama dur sen! Bizim gelini kaçırmak neymiş göstereceğim sana öldün sen! Arkasından koşup kasiyere uzattığı rameni kaptım. Nihahaa! Ramenin gelinliğinin üstüne bir öpücük kondurdum. Yeah! Kurtardım seni kızım. Kasiyere 10.000 won bırakıp üstünü almadan koşarak dışarı çıktım. Ve tabi çocukta benim peşimden koşuyordu. Aissh nefesim kesiliyor peşimi bırak da durayım ya! Saklanmak için bir koridora girdim. Bu havaalanında neden bu kadar aydınlatması az koridorlar olmak zorunda. Gerçi karanlık çökmek üzere normaldir. Daha fazla dayanamayacağım. Merdiven boşluğuna gelince yere yığıldım. Çinça... eski beden eğitimi hocalarım görseydi beni bu halde kalp krizinden ölürlerdi herhalde.

"Buldum seni ver çabuk onu bana!"

Yine uzun boylu çocuk elimdeki rameni almaya çalışırken karnına bir tekme attım.

"Bu benim ramenim!"

Çocuk acıyla öne eğildiğinde yüzünü kapatan atkı aşağı kaydı. Ouh hayır... olamaz! Ellerimdeki ramen merdivenlerden sekerek çocuğun önüne düştü. Çocuk başını kaldırıp önündeki ramene baktı. Sırıtıp ramenle birlikte uzaklaştı. (Kızımm! Kendine gel o senin düşündüğün kişi değildir. Alooo beni dinliyor musun? Sende şans yok bunu sen de biliyorsun. Boşuna umutlanmaa!) Ellerimi etrafımda yelpazeleyip iç sesimin mırıltısından kurtuldum. Cidden rüya mı gördüm az önce? Aman canım onların burada ne işi olur ki? Öyle değil mi?

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin