Sahneye kapının yanından göz attığımda ağzım açık kaldı. Her taraftan mavi ışıklar parlıyordu. Konsere çok kişi gelmiş olmalı. Hemde tahmin edemeyeceğim kadar çok kişi! Kafamı tekrar içeri soktum. Kuliste acayip bir telaş vardı. Makyözler etrafta durmadan bir üyeden diğer üyeye koşuyordu. Hepsinin saçlarıyla, kılık kıyafeyiyle tek tek ilgileniliyordu. Orta yaşlı kadın Yong'un makyajını bitirmek üzereyken bana seslendi.
"Efendim gelip eşinize şu parlatıcıyı sürebilir misiniz?"
Bir anda elim ayağıma dolandı.
"A-ama ben-".
"Lütfen daha Lee Jong Hyun'la ilgilenmem lazım, lütfen!"
Elimden tutup beni Yong'un yanına götürdü. Elimede dudak parlatıcısını tutturdu. Bir erkeğe bunu sürmemi nasıl bekliyor bu kadın? Ama dur bir dakika eğer ünlüysen cinsiyet farketmeksizin makyaj yapmak zorundasın. Parlatıcının kapağını açıp Yonghwa'ya döndüm.
"Yine bana mecbur kaldın. Bu kadar şanssız olduğunu bilmezdim."
dedim dalga geçercesine gülümseyerek. Bana her zamanki gibi ters ters baktı.
"Parlatıcıya gerek yok!"
Sandalyede doğrulup aynadan saçını kontrol etti.
"Bayan Seo'ya bunu sen açıkla o zaman."
dedim uzaktan bizi dikizleyen makyözü gösterip. Ufflayarak bana döndü. Sırıtarak parlatıcının kapağını açıp Yong'un dudaklarına sürmeye başladım. Normalde dudakları bu kadar kıvrımlımıydı bunun? Hiç dikkat etmemişim. İlk defa bu yakınlıkta dudaklarını inceliyordum.
"Yong hadi!"
Jonghyun kapıdan çıkarken seslendi. Parlatıcıyla işimi bitirip ayağa kalktım. Odadaki görevlilerin hepsi bize bakıyordu. Hiç mi güzel kız görmemişler bunların hali ne böyle. Yong son kez aynaya bakıp ayağa kalktı. O da etraftaki meraklı gözleri farketmişti. Gülümseyerek yanıma yaklaştı. Ne yapıyor bu mal?
"Hayatım kocana bir şans öpücüğü vermek ister misin?".
Öpücük? Koca? Gösteriş meraklısı egoist! Madem iyi bir mutlu çift tablosu sergilemek istiyorsun bakalım yapacağım şey karşısında nasıl kendine geleceksin?
"Tabikide hayatım. Sahnede benide aklından çıkarmaman için sana unutamayacağın bir öpücük vereceğim!"
Şaşkınlıkla bana bakıp ne dediğimi kavramaya çalışıyordu. Ellerimle yanaklarını kavradım. Dudakları öne doğru büzülmüşken odadaki kızlar çoktan feryat yakmaya başlamışlardı. Hiç düşünmeden dudaklarına yapıştım. Her zaman sen beni zor duruma düşürecek değilsin ya birazda sen beni düşün! Uzun bir süre sonra ayrılıp geri çekildim.
"Bu yeterli sanırım!"
dedim sırıtarak. Hala içinde bulunduğu duruma anlam veremiyordu. Dışarıdan bir kez daha seslenilince kulisten çıkıp sahneye fırladı. Kapıya yaslanıp onları izlemeye başladım. Yong sersem gibi gülümsüyordu. Starlit night'ı söylemeye başladığında artık gözü bana kaymıyordu. Kendini müziğe kaptırmıştı çoktan. Şarkıyı mikrofona dudaklarını dayayarak söylüyordu. Benimle evleneceğine mikrofonla evlenseymiş ya. Hiç kıskanmadımki. Hem onu öpmüş olabilirim ama bu dün olanları unuttuğum anlamına gelmez. Bacağımdaki titreşimi hissedince önce saf gibi etrafıma baktım. Sonra cebimdeki telefonun titrediğini farkettim. Yağmur arıyordu. Bu gürültüde onun kısık sesini duymam imkansız ama yinede açtım telefonu.
"Efendim saçonnim?".
"..."
yine hiçbir cevap vermiyordu. Canına susadı herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
FanficBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?