50~bebek~

91 7 5
                                    



            Filmden çıktığımızda saat gece yarısını buluyordu. Neyse ki etraf sakinleşmişti yani Yong'un tanınma riski azalmıştı. Arabayla gitmek istememiştim. Her sevgili çiftin yaptığı gibi sevdiği adamın koluna girip uzunca yürüyüp eğlenmek istemiştim ancak sinemadan çıktığımızda kendime saymadan edemedim. Yaz gelmesine rağmen dışarda feci bir yağmur bastırmıştı ve evet doğru tahmin sırılsıklam olmuştuk. Bir otobüs durağının altına sığındık. 

"Gerçekten arabayla gitmeyelim biraz romantik bir ortam olsun dediğinde bunu mu kastetmiştin?" 

Yong'un bana çemkirmesine burun kıvırdım. Allahım ya sanki ben demiştim yağmur yağsın diye. Gerçi dizilerde yağmur yağarken romantik bir hava oluşur ama yanımdaki bu öküzle azcık zor. Üzerimdeki tişört ve pantolon vücuduma yapışıyordu ve üşümeye başlamıştım. Yonghwa üstündeki kot ceketi çıkartıp omuzlarıma örttü. 

"Sen üşüyeceksin!" 

"tek sana bir şey olmasın da sonra uğraşamam mızmızlanmanla" 

dedi sırıtarak. Hul? Kim daha mızmız acaba! 

"yağmur durdu gibi yola devam etsek mi?" 

başını beni onaylarcasına salladı. Sığındığımız otobüs durağından ayrılıp yol boyunca yürümeye başladık. Hava çok kararmıştı. Sokaklar sessiz ve sapık zihniyetli heriflerle kaynıyordu. Hatta içlerinden birisi bizi gördüğünde bana laf atmıştı ve Yonghwa'yı zor zapt etmiştim. Eve girdiğimizde derin bir nefes aldım. 

"Herife bak be benim yanımda benim kadınıma laf atıyor. Aissh kafasını lağıma sokmalıydım!"

 geri dönecekmiş gibi hamle yaptığında kolundan yakaladım. 

"Yonghwa-sshi daha fazla uzatmasan? Adam sarhoştu zaten boşver." 

Gözlerindeki perde aralanmış gibi bana- daha doğrusu kıyafetlerime- bakıyordu. Yandaki aynaya yan bir bakış attım. Üzerimdeki beyaz tişört içime giydiğim siyah iç çamaşırlarının azizliğine uğramıştı. Bende olsam bende kendime laf atardım. 

"Romantiklikmiş! Erkekler sevgilileri bu haldeyken ve herkes bunu görürken nasıl romantik olabiliyorlar anlamıyorum!" 

kaldığı yerden bağırmaya başladığında gelen mide bulantısıyla lavaboya koştum. Tek elimle klozetin kenarına tutunup diğer elimle saçlarımı toplamıştım. Yong telaşla yanıma geldiğinde gitmesi için elimle işaret ettim. Ama gitmedi. Ahh çinça! Cidden rezalet. İşimi bitirip sifona bastım. Elimi yüzümü yıkarken Yong elinde havluyla bekliyordu. Tuvaletin kapısını kapatınca beni kendine çekip yüzümü silmeye başladı. 

"Ne oldu? İyi misin? Hastaneye gidelim mi?" 

başımı hayır anlamında salladım konuşacak halim yoktu. Yatağa uzanmama yardım ederken aklıma gelen şeyle duraksadım. Ben 2 aydır adet olmuyordum. Bu hamile olduğum anlamına gelebilir mi? 

"Yong!" 

neden haykırırcasına adını telaffuz ettiğimi ben bile anlayamamıştım. 

"Bana eczaneden gebelik testi alır mısın?" 

Yonghwa gözlerini irice açmış bana bakıyordu. 

"Sen... yani sen..." 

bir anda fırlayıp gitti. Yaklaşık yarım saat sonra elindeki eczane poşetiyle dönmüştü. Yüzüm kızararak elindeki poşeti alıp banyoya gittim. Testi uyguladıktan sonra stresim ikiye katlanmıştı. Şu an bir bebek için çok erkendi. Ama Yonghwa'ya benzeyen bir oğlan kulağa fena gelmiyordu. Süresi dolunca testi elime aldım. 

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin