48. bölüm~seçimin ne olurdu~

109 10 25
                                    




ELİF POYRAZ

     Gözümü açtığımda saat 10:00 ı geçmek üzereydi. Sağımda sırtüstü yatan adama göz gezdirdim. Pürüzsüz teni perdenin arasından süzülen gün ışığıyla parıldarken kasları göz dolduruyordu. Ve her baktığımda dün yaşananlar aklıma geliyor yüzüm pembenin en koyu rengini alıyordu. Çıplak vücuduna alacaklı gibi baktığımı fark edince gözlerimi kaçırdım. Ayağa kalkmak için hamle yaptığımda az önce uyuduğunu düşündüğüm adam bileğimden asılıp beni kendisine çekti. Göğsünün üzerine düşerken o da gözlerini açmıştı. 

"Günaydın."

 Dedi bana sımsıkı sarılırken. Başımı kaldırıp gözlerine baktım.

 "saat öğlen olmak üzere. Artık kalksak diyorum?" 

dedim endişeyle. Beni daha da sarmalarken kahkaha attı. 

"bu anı ne kadar çok hayal ettiğimi bilemezsin. Bu yüzden tadını çıkarmak istiyorum." 

Böylece sapık fikirli olduğunu bana bir kez daha kanıtlamış oldun Yonghwa aferin sana. Aslında azıcık böyle durmanın kimseye zararı dokunmaz öyle değil mi? Elimi inip kalkan göğsünün üzerine koyup bende ona sarıldım. 

"Biliyor musun? Yanımda olduğun her saniye bir düş gibi geliyor. Sanki alarm çalacak ve ben çok sevdiğim içinde bir parça sen bulunan bu rüyadan uyanacağım."

 Dedim sanki gerçek olabilirmiş gibi. Kollarıyla bedenimi sıkıp saçlarıma bir tutam öpücük kondurdu. 

"Böyle bir şey olmayacak! Ben her zaman senin yanında olacağım. Her zaman!"

 "ya ölüm bizi bulursa?" 

neden bilmiyorum ama ölecekmiş gibi hissetmiştim. 

"ölüm bizi bulsa bile beraber olacağız. Hem ölümden bahsetmeyelim. Bizim daha çocuklarımız olacak. Daha güzel günlerimiz olacak."

 Evet daha yolun başındaydık. Öyle olmalıydı. İşaret parmağımla çizdiğim dairelere son verip hafifçe vurdum göğsüne. 

"Hadi kalk artık diyorum sana!" 

yataktan kalkıp kahvaltı hazırlamak için mutfağın yolunu tuttum. Artık Kore'ye giden bir gelin olarak kocama doğru düzgün kahvaltı hazırlamalıyım. Pilav yapıp yanına birkaç klasik meze hazırladım. Yumurta rulolarını tabağa güzelce dizip tavayı suyun altına koydum. Bir anda belimi saran kollarla çığlık attım. 

"Yonghwa! Yapma şöyle şeyler." 

Dedim kıkırdayarak. Bu aslında hoşlandığımı belli etme şeklimdi. Ama bunu ona söyler miyim? Cık. Masada karşılıklı oturup kahvaltıya başladığımızda 

"Bugün ne yapacaksın?" 

diye sordu. Sahi bugün ne yapacağım ya? 

"saçonnime giderim muhte-" 

saçonnim? Artık o burda değildi. Yüzüm anında tabağa düşerken Yong gülmem için girişimlerde bulunmaya başlamıştı bile. 

"Bak ne diyeceğim! Sen de bugün benimle birlikte şirkete gelmeye ne dersin? Yeni albüm için çalışacağız. Eğer bana yardım edersen çok sevinirim." 

Şirkete gitmeyi pek de istemiyordum ama Yong'un bunu sırf benim için yaptığını biliyordum. Başımı sallayıp olur dedim. Kahvaltıdan sonra bulaşıkları makineye yerleştirip üstümü giyinmek için odaya gittim. O da ne? 

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin