4. bölüm ~erkeksi~

322 27 10
                                    

Biri kapatsın şu alarmııııı! Ouh sustu.

"Eliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiffffffff"

hayır olamaz yine başladı! Üzerimdeki yorganın çekilmesiyle kendimi yerde buldum. Tek gözümü açıp Yağmura sert bir bakış attım. Omo! Bu kız bu kadar güzelmiydi? Üzerinde açık kot bir elbise vardı. Beline kahverengi bir kemer takmıştı. Omuz yakalarına dantel işlenmişti. Saçlarınıda dalgalandırmış ve makyaj yapmıştı. Ağzım şaşkınlıkla açılmış bir şekilde ayağa kalktım. Eliyle ağzıma vurdu. Pislik.

"Kapat ağzını yoksa sinek kaçacak."

Sırıtıp odadan çıktı. Woahh nolmuş bizim kıza ya? Dolaptan dar paça kotumu ve süngerboblu tişörtümü çıkartıp giydim. Saçlarımı topuz yapıp mutfağa gittim. Bizimki kahvaltısını çoktan yapmıştı.

"Hazır mısın?"

Diye sordum. Beni baştan aşağı süzüp burun kıvırdı. Hah!?

"Elif senden çok iyi erkek olurmuş. Böyle bile erkeğe benziyorsun. Yakışıklı şey seni."

Yanağımdan bir makas alıp ayakkabılarını giydi. Woe? Çinça! O kadarda berbat gözükmüyorum. Hem Türkiyede birçok kız böyle dolaşır. Sporlarımı giyip bende Yağmur'un peşinde evden çıktım. Hava neden bu kadar sıcak olmak zorunda. İyiki saçlarımı topuz yapmışım. Nihahaa yan bakalım o saçlarla Yağmur hanım! Ben kendi içimde hain hain gülerken üniversitenin önüne gelmiştik. Konservatuar bölümünde ilerlerken herkes dönüp dönüp bize bakıyordu. Dertleri ne bunların? Batı müziğinin tarihçesi sınıfını bulmamız neredeyse on dakikamızı almıştı ve sonuç;geç kaldık. Kapıyı çalıp sınıfa girdik. Yaşlı ve somurtkan bir adam öğretmen masasına oturmuş ders anlatıyordu ta ki biz sınıfa girene kadar. Yüzü asık bir şekilde bize döndü.

"Dersimi ne hakla bölersiniz?"

Bir adım geriledik. Aissh çinça yaşlı bunaklarla uğraşmak zorunda olduğuma inanamıyorum. Yağmur arkadan beni dürtüp öne doğru itti.

"Biz Türkiyeden gelen nakil öğrencileriz. O çok sevgili dersinize geç kaldığımız için özür dileriz!"

Omo omo omo! Ben ne dedim? O çok sevgili dersiniz dedim değil mi? Ottokeee?

"Sen öğrenci! Benim dersimi küçümsüyor musun?"

Yağmur yanıma geçip olayı devraldı.

"Siz kuzenimin kusuruna bakmayın o biraz..."

elini ağzının kenarına dayayıp

"dengesizdir."

Dedi. Ne? Eğer buradan sağ salim çıkarsak hatırlatın Yağmuru öldüreceğim. Öğretmen iç geçirdi.

"Belli zaten biraz erkeksi. Her neyse yerlerinize geçin."

Erkeksi? Benden daha iyi kıza benzeyen var mıdır acaba merak ediyorum? Arkalarda bir yere oturup sınıfta bana mal mal bakan çocuklara öldün sen bakışı atmaya başladım.

"Yah! Sünger bob yarın akşama kadar bir şarkı yaz."

Şaşkınlıkla ayağa kalktım.

"muo? Ama siz tarih öğretmenisiniz böyle bir ödev veremezsiniz! Üstelik yarın akşama kadar. Ande!"

Profesör saatine baktı kapıdan çıkmadan önce.

"Tamı tamına 35 saat 5 dakika 30 saniyen var."

Ağzım açık bir şekilde oturdum. O-adam-bana-eziyet-etmeye-çalışıyor. Sinirle elimi masaya vurdum ama düşündüğümden daha çok ses çıktı.

"Aissh! Bana eziyet etmesine izin vermeyeceğim."

Yağmur karşıma geçip ayağıyla ritim tuttu.

"Gerçektende çenen olmasa en şanslı kişi olabilirdin. Neyse yakışıklım kalkta müzik odasına çalışmaya gidelim."

Soran bakışlarla ayağa kalktım.

"Bana öyle bakma Elif! Benim gibi bir kuzene sahip olduğun için çok şanslısın."

Bitaneem yaa. Arkadan boynuna sarıldım.

"Çinça gumabdaa!"

***

"Yah neden ritimle şarkı uymuyor?"

En sonunda Yağmur elindeki bassı yerine koyup kendini odadaki koltuğa attı. Yaklaşık 4 saattir burada 1 saatte yazdığım sözlere ritim tutturmaya çalışıyorduk. Aslında bateri kısmı lazımdı bize.

"Bekle bunu profesöre götüreceğim. Gerisi umrumda değil! Elimden bu kadarı geliyor."

Tam ayağa kalkmış kapıdan çıkıyordumki Yağmur kolumdan tutup çekti.

"Aklınımı kaçırdın sen? Düşük not alacaksın."

Haklıydı. Gerçektende berbat bir not alacaktım.

"Daha fazlası olmuyor. Boşver ikinci sözlüye iyi bir performans hazırlarım."

Sandalyeden çantamı alıp profesörün odasına yürüdüm. Kapı aralıktı. İçeride birileriyle konuşuyordu. İçeri girsem sorun olurmuki? Amaan banane o yaşlı bunağın konuşmasından. Kapıyı çalıp içeri girdim.  Herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. Tabi bende onlara. Şu an nasıl bir rüyanın içine düştüm bilmiyorum ama her an ölebilirim.

"İçeride konuştuğumuzu göremiyor musun? Ne saygısızsın dostum?"

Tabi siz bu sözleri bana kimin söylediğini ve benim neden cevap veremediğimi bilmiyorsunuz. Karşımda cnblue var nasıl konuşmamı bekliyorsunuz? Yonghwa bu kadar insanları aşağılayan birisimiydi hep? Son anda kendime geldim. Karşımda aşık olduğum adam bile dursa beni ezmesine izin vermem.

"Kulak burun boğazcıya gitsen iyi olur. Çünkü kapıyı çaldım ve bana dostum demesen iyi edersin."

Gözlerimi keskin bir şekilde profesöre çevirdim.

"İstediğiniz ödev profesör Sung. En düşük notu verseniz bile umrumda değil. Hayal kırıklığının en büyüğünü yaşadım zaten ben."

Ödevi masaya attırıp son bir kez cnblue'ya baktım. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktım. Tekrar müzik odasının yolunu tutarken çoktan gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Ahh lanet olsun ağlamak istemiyorum.

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin