18. bölüm~emin ellerdesin!~

267 15 2
                                    

Yonghwa dudaklarına yerleşen tebessümle bana yaklaşırken yüzü endişeyle aydınlandı.

"Neyin var?"

Elleriyle kollarımı kavrayıp gözlerimin içine baktı. O değilmiş! Gördüğüm adam Yong değilmiş! 32 diş sırıtarak gülmeye başladım. Bulunduğum duruma anlam veremeyip parmaklarıyla gözlerimden damlayan yaşları sildiğinde ağladığımı farkettim.

"Elif! Neden ağlıyorsun?".

"Mutluluktan!"

deyip Yonghwa'ya sarıldım. Alnımı boynuna dayayıp parfümünün kokusunu içime çektim. Az sonra ayak sesleri yaklaştı. Ama kim olduğuna bakmaya tenezzül bile etmedim. Sesin sahibi uzun bir süre bekleyip geldiği gibi geri gitti. Başımı yavaşça kaldırıp Yong'a baktım. Babacan bir edayla şefkatle bakıyordu gözlerime. Bir anda yaptığım şeyin telaşıyla geri çekildim. Yüzüne dahi bakamıyordum.

"Özür dilerim-ben-bir an-şey-neyse gidiyorum!"

Alel acele ön bahçeye dönüp giderken gelinliğime takılıp düşmek üzereydim. Yağmur beni görünce koşarak yanıma geldi.

"Nerdeydiniz kızım herkes sizi soruyor. Ve gözlerin neden kızardı? Ağladın mı sen?!".

"Uff Yağmur tek tek sor. Gözüme rüzgar esince toz kaçtı lavabodaydım."

dedim geçiştirerek. Kötü bir yalancıyım!



Herkes sırayla ayrılmıştı düğünden ve şimdi sıra bizdeydi. Direk eve gidip uyumak istiyorum. Yong'un annesi ve babasıyla vedalaşıp arabaya bindik. Onlar ilk uçakla Busan'a gitmişlerdi. Yurda geldiğimizde rahatladığımı hissettim. Tek istediğim şu lanet derecede vücudumu sıkan gelinlikten kurtulmak. Koltuğun üstündeki çarşafları sermeye başlarken annem elimdekini kapıverdi.

"Kızım biz sereriz kendi yatağımızı siz odanıza geçin."

Gözlerim şaşı kalmış bir şekilde anneme bakıyordum. Sakın düşündüğüm şeyi düşünüyor olmasın?! Ande! Yağmur tüyleri dikelmiş bir şekilde kolumdan çekti. Yong bir odaya bir bana bakarken Minhyuk ve Jungshin kıskıs gülüyorlardı. Ben sorarım size!

"Elif, üzgünüm bu detayı atlamışız! Mecburen Yonghwa'yla yatacaksın!".

"Yağmur sen delirdin mi?!"

Sesim olağandan fazla çıkmış ve herkesin bana bakmasına neden olmuştu. Harika! Gerçekten harika!

"Allahım nasıl bir kabusun içindeyim?! Yağmur kurtar beni."

Yalvarırcasına kuzenime bakıyordum. Yong'un yanımıza geldiğini bile farketmemiştim.

"Karıcım artık odamıza geçelim. Yarın yorucu bir gün olacak."

Kolumdan tutup odaya çekiştirirken son kez baktım aileme. Odaya girince kapıyı kapattı. Resmen kapıyla arasında kalmıştım.

"Nerede kalmıştık sevgilim?"

deyip yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı.

"Yo-Yonghwa!"

Başım dönmeye başlamıştı parfümünün kokusundan. Baharatlı bir kokuydu. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Biraz daha ileriye giderse-

"aklından neler geçiyor senin? Gerçekten seni öpeceğimi falanmı zannettin?"

Kahkaha atıp geri çekilirken sözleriyle gözlerimi açtım. Benimle oynamıştı? Resmen dalga geçmişti. Onun büyüsüne neden kapılmak zorundayım. (Çünkü o Jung Yong Hwa seni salak!)diyerek çemkiren iç sesime kızıp geldiği yere gönderdim. Uzun bir süre kapıya yaslanarak Yong'a baktım. Yatakta kendine yer açıyordu.

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin