ELİF POYRAZ
Nerede kaldı bu kız? Öğlen çıktı akşam oldu.
"hayatım hazır mısın?"
Odadan seslenen Yonghwa'nın yanına gittiğimde kapının açıldığını duydum. Tekrar dışarı koştuğumda Yağmur'u gördüm. Bitkin görünüyordu. Ayakları kan içindeydi. Yengeme çaktırmadan ona odaya kadar eşlik edip ilk yardım çantasını kucakladım.
"saçonnim nereye gittin? O topuklularla uzun yol yürünmeyeceğini bilmiyor musun?"
"sadece merkezden buraya kadar yürüdüm."
Ağzım şaşkınlıktan açık kalmıştı. Bahsettiği yol tam olarak 4, 5 kilometreydi. Ve o yolun ince topuklularla yürünmesi imkansızdı.
"uzat ayaklarını! Kendine neden böyle bir işkence çektirdiğin konusunda üzerine gitmeyi çok isterdim ama burada geçireceğim iki saati sana kızarak değerlendirmek istemiyorum!"
saf dengesizler gibi bakan gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
"gidiyor musunuz?"
gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım.
"eğer biraz daha burada kalırsak Han başkan bizi kendi elleriyle öldürecek!"
ayaklarına yara bantlarını yapıştırıp eşyalarımı toparlamak için ayağa kalktım. Kapının kulpunu kavradığımda aklıma gelen şeyle gülümseyerek döndüm.
"MinHyuk Yong'la konuşmuş. Bir önceki uçakla Seul'e dönüyormuş. Bilmek istersin diye düşündüm!"
çıkıp ardımdan kapıyı kapattım kendi odamıza gittiğimde Yong'u yatağa uzanmış telefonla oynarken bulmuştum. Ne işler karıştırıyor bu? Yanına otururken
"aigoo! Kocacığım telefona benden daha çok bakıyor."
Diye sitem ettim. Ama haklıyım. Ne zaman görsem elinde telefon instagramda.
"Elif fark ettim ki bizim hiç birlikte çekilmiş selcamız yok. Ne dersin balayı fotoğrafı paylaşalım mı?"
32 diş sırıttığım çok belli oluyor mudur acaba? Yonghwa benimle fotoğraf çekilip paylaşmak istiyor. Tabi ki dünden razıyım!
"hadi yapalım şu işi!"
dedim en afacan tavırla. Elimden tutarak ayağa kaldırdı. Bahçeye çıkıp perfect seviyede doğal resimler çekildik. Tabi çeken benim sevgili Jung Shin'im olunca daha bir güzel oldu. Adam nasıl fotoğraf çekileceğini iyi biliyor. Birazcık kendine fotoğrafçı diyen genç bulutlara ders verse çok iyi olacak. Bahçedeki çiçeklerin arasında benim kucağımda yatarken çekildiğimiz pozu instagrama atarken yeni oyuncak almış bir çocuk gibi sevinçliydi. Biz bu şekilde fotoğraf çekilmekle uğraşırken çoktan bir saatimiz geçmiş vedalaşıp son kez eşyalarımızı kontrol etmek ve İstanbul uçağına yetişmek için bir saatimiz kalmıştı. Alel acele eşyaları amcamın arabasına yükleyip havaalanına gittik. Vedalaşırken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ayrıyeten sanki annem ve babamla vedalaşıyormuş gibi hissetmiştim. Eğer iş gezisine gitmiş olmasalardı onları da görebilirdim. Uçağın kalkacağı anons edilince yerlerimize geçtik. Uçağa bindiğim anda dejavu yaşıyormuş gibi hissettim. Sanki Japonya'ya uçuyordum. O zamanki hissiyat dolmuştu içime. Ama bu sefer her şey farklıydı ben kocamla birlikte mutluydum ve birbirimizi çok seviyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
FanficBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?