ELİF POYRAZ
Sabah ilk uçuşla Kore'ye geldiğimiz için ölü gibiydim. Sanırım 2 saatlik uykuyla duruyorum. Hepsi dappın(pis,kötü) saçonnim Yağmur yüzünden. Benim nefret ettiğim şeyleri bildiği halde bunu bana nasıl yapar? Geri döndüğüme göre artık dersini verebilirim! Yong'un kolumu asılmasıyla neredeyse düşüyordum. Son anda tutmuştu beni.
"İyi misin? Bu halin ne böyle?"
Hiç cevap vermeden yüzüne bakıyordum. Benim için her zaman endişeleniyordu ama beni en çok inciten kişide kendisiydi.
"Sana sorduğumda bana cevap ver!".
"İyiyim."
dedim kestirip atmak istercesine.
"Seni arabaya kadar taşımamı ister misin?"
Ne? Delirmiş olmalı!
"Saçmalama istersen!"
deyip önden önden yürümeye başladım. Beni bu şekilde düşünmesine tahammül edemiyorum. Sadece boşverse olmaz mı? Havaalanının dışına parkedilmiş arabamıza ulaşmamız pek de kolay olmadı. Uçağın iniş saatini nereden öğrendiklerini bilmediğimiz bir düzine fan çoktan etrafımızı sarmıştı. Kızlar beni öldürürcesine süzerken durumu Yong devraldı. Elini omzuma atıp fanlara "beni seviyorsanız bu kadınıda sevmek zorundasınız" bakışı attı. Beni böyle korumak zorunda değil. Neden durmadan bana karşı tavırları değişiyor? Diğerlerine veda edip arabaya bindik. Yağmur'un evinin önüne gelince arabayı durdurdu. İnmek için kemeri çözünce bileğimi kavradı.
"Elif...".
Gözlerime bakmadan konuşuyordu. Oldukça ciddi görünüyordu.
"Japonya'ya giderken sana olan davranışım ve orada yaşadıkların için senden içtenlikle özür diliyorum. Bu yüzden artık evimize gidelim."
E-e-e-evimiz...? Kalbim neden yine bu kadar hızlandı? Sanki maraton koşmuş gibi! Kendime gelmeliyim. Bu kadar kolay sözümden geri dönemem.
"Burada kameralar yok Yonghwa-sshi! Gerçekten evli iki insan rolü yapmamıza gerek yok."
Kapıyı açıp dışarı çıktım. Çok mu sert çıktım acaba? Her neyse, o haketti! Sessizce yukarıya çıktık. Zile basınca bir süre kapıda bekledik. Aslında bu durum biraz tuhaftı. Yong verdiğim cevap üzerine hiçbir şey dememişti ve bu beni endişelendiriyordu. Kapı açılınca sessizlik bozuldu.
"Elif!"
Yağmur boynuma sarılınca bir an intikam alamadan öleceğimi sandım. Onu geri iterken söylenmeyide unutmadım.
"Kendine mezar ayırdın öyle değil mi?"
Bir anda geri çekilip bana korkuyla baktı. Ona ters bir bakış atıp içeriye geçtim. Evde birisi vardı ve televizyonun önündeki koltukta bize sırtı dönük bir şekilde oturuyordu. Yoksa Min hyuk bizden önce mi davranmıştı?
"Yağmur, bu kim?"
Yongla aynı anda konuşmuştuk. Üstelik aynı kelimelerle! Bir süreliğine gözlerimiz buluştu ve ardından gizemli şahıs yüzünü bize döndü. Omg! Açık ve net ayvayı yedin Elif!
"Prenses!"
Ali bir anda kalkıp üzerime geldi. Sımsıkı sarılırken ben şaşkınlık içinde kalmıştım.
"What the!(bu ne?)“
Yong'un sert çıkan sesiyle Ali geri çekildi.
"Seni gerçekten çok özledim prenses! Neden susuyorsun? Yoksa beni gördüğüne sevinmedin mi?"
Ellerimi tutmuş gözlerimin içine bakıyordu. Farkettirmeden Yong'a bakış attım. Avını yakalamak üzere olan bir aslan gibi bakıyordu. Alllah'ım buradan sağ sağlim çıkıp gideyim nolur!
"Ne zaman geldin? Geleceğini söylemedin!"
Dedim sitemle. Eğer onun burada olduğunu bilseydim Yong'un yukarı çıkmasına asla izin vermezdim.
"Sana süpriz yapmak istedim prenses! Seni gerçekten çok özledim!".
Bir an öksürük krizine gireceğimi sandım ama birkaç öhö öhöden sonra toparlandım. Yong şok içinde bakıyordu Ali'ye. Sanırım onları tanıştırmalıydım. Derin bir nefes alıp Yong'a döndüm.
"Bu benim çocukluk arkadaşım Ali. Biz küçük bir çocukken hep üçümüz birlikte gezer oynardık."
Yong hiçbir şey demedi. Gözlerini Ali'ye dikmiş onu tanıtmamı bekliyordu. Yağmurla gözgöze gelince başını hadi anlamında salladı.
"Ali, bu benim kocam. Jung Yonghwa ünlü bir müzik grubunun solisti ve lideri."
Ali durgunlaşmıştı. Yüzü solmuş sararmaya başlamıştı. Onu iyi tanıyordum. Oyunda kaybettiğindede aynı ifadeyi takınıyordu.
"Kocan mı? Evlendin ve... b-bana haber dahi vermedin.".
"Çünkü her şey çok hızlı gelişti."
Yağmur arkadaşını teselli etmek için omuzunu sıktı. Ali içinde bulunduğu duruma anlam veremiyor gibiydi.
"Elif artık eve gitsek?"
Yong dişlerini sıkarak konuşmuştu. Bu benim tehlikeli sularda yüzdüğümün bir göstergesiydi. Ama unutuyordu ben yüzme biliyorum!
"Hayatım, kahvaltı yapmadık ve ben kurt gibi acıktım. Üstelik çocukluk arkadaşım gelmiş nasıl eve dönebiliriz?"
Deyip Ali ve Yağmur'la birlikte içeri geçtim. Yong bir süre bekledikten sonra peşimizden geldi. Salondaki koltuklara dizildik hepimiz.
"Ali biliyor musun? Yonghwa eniştede çok iyi basketbol oynar!"
Yağmur sıcak bir ortam kurmaya çalışıyordu.
"Ya öyle mi?"
demekle yetindi Ali.
"Eee Ali İskoçya nasıldı?"
Dedim ortamdaki gergin havayı yumuşatma çabasına girerek. Uzun süre gözlerime baktı Ali. Hadiii, bu çocukta bir tuhaflık var. Ne olduğunu Allah bilir.
"Güzel bir yer. Aslında bir gün beraber gitmeliyiz Elif.".
"Tabiki hem Yong hala Saçonnimi balayına götürmedi. Onlar içinde iyi olur."
Yağmur ne gerek var bu konuşmaya ya! Ortama tekrar garip bir sessizlik çökerken zaman ilerliyordu.
#yeni bir bölümle selam :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
FanfictionBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?