Hayat umulmadık anda türlü güzellikler sunuyordu insana. Bu güzellikler vadesini doldurmadan yenileri ekleniyordu. Ve ben bugün hayatımın en mutlu gününe açmıştım gözlerimi. Aynanın karşısında baştan aşağı süzdüm kendimi. Sanki bu ilk seferimizmiş gibi hissediyorum. Gelinliğin eteğini çekiştirip kenardaki sandalyeye oturdum. Kalbim ipini koparmış boğa gibi maraton koşuyordu daha şimdiden. Size şok olacağınız bir şey daha söyleyeyim mi? Bugün sadece biz evlenmiyorduk. Bizden başka mutlu olmayı hak eden bir çift daha vardı. Üstelik bizim boşanmamız yüzünden uzun süre beklemişlerdi bugünü. Saçonnim içeri girince gülümsedim. Çok güzel görünüyordu. Gelinliğinin belden dökümlü dantel işlemesi katbekat zayıf göstermişti onu. Tabi altına giydiği korsenin de etkisi yok değildi.
“Ooo Elif’im bu ne güzellik. Kim inanır ki 6 yaşında kızın olduğuna senin?”
ben onu içimden ezerken onun acımasızca yüzüme vurması…
“Saçonnim ilerisi için örnek al beni. Ben futbol takımı kuracak kadar çocuk doğursam bile zayıf kalırım.”
“Futbol takımı mı kurmak istiyorsun hay hay!”
kapıdan başını uzatan Yonghwa’ya kenardaki yastığı fırlatıp çığlık attım. Dur bir dakika! İkisini aynı anda da yapmış olabilirim.
“Düğünden önce gelini görmek uğursuzluk getirir derler. Defol!”
kapı telaşla kapanınca Yağmurla birbirimize bakıp hunharca gülmeye başladık.
“Bugün hayatımızdaki en mutlu gün olmalı Elif! Bugün için gerçekten çok bekledik.”
Saçonnimin gözleri dolmuştu. Yanına gidip sarıldım.
“Canım benim artık her günümüz mutlu geçecek!”
evet! Bundan böyle bizi hiçbir şey mutsuz edemezdi. Sonuçta biz neler neler atlatmıştık. Kapı tekrar aralandığında Sena yanında SoHwa ile içeri girdi. Benim küçük meleğim prensesler gibi olmuştu adeta.
“Anne!”
koşarak boynuma atladı. Sonra eliyle kapıdan içeri en son giren Jonghyun’u gösterdi.
“Ben de evlenmek istiyorum.”
Ihımm yine başladık! Ahh bu kız şimdiden böyleyse gelecekteki halini düşünemiyorum.
“Damatlığım nerede benim. Benimle evlenmek isteyen bir prenses var.”
Jonghyun’un SoHwa’ya ayak uydurması güzeldi ama SoHwa onun şaka yaptığını anlayacak yaşta değildi. Bu yüzden Jonghyun’a dönüp kaşlarımı çattım.
“Sevgilin yanında olduğu halde nasıl benim prensesimle evlenmeyi düşünürsün? SoHwa-ya! Bu kötü namja! Boşver sen Jong oppayı!”
SoHwa kollarımın arasından sıyrılıp Jonghyun’a yapıştı. Kollarını birbirine kenetleyip kaşlarını çattı.
“Eğer Jong oppayla evlenmeme izin vermezsen düğününüzü mahvederim!”
aha! Anasının kızı işte. Kafasına koyduğu gibi davranacak illa ki. Bakışlarımı Jong’a çevirdim. Bu işe artık bir el atmalıydı. Başını tamam anlamında salladı ama icraat denen şey yoktu. Gözlerimi yere devirdim.
“Teyzeciim! Anneyle babanın düğünü bozulursa nasıl onlarla birlikte kalacaksın? Çok ayıp ama hiç bir erkek için anne baba atılır mı?”
SoHwanın bakışları durgunlaşmış gözlerini yere dikmiş derince bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Kapı tıktıklanıp açıldı. Yoon Jeong gülümseyerek yanımıza geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
Fiksi PenggemarBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?