31. Bölüm ~gerçekler~

188 15 3
                                    


     Yağmurla birlikte kahvaltı hazırlayıp kahvaltımızı  yaptıktan sonra yine uzun uzun sessizlikler hüküm sürmüştü. Ve hava çoktan kararmıştı. Yongla gözgöze geldik.

"Artık kalkalım mı?"

Olur anlamında başımı salladım. O sırada Ali'de ayaklandı.

"Bende artık otele gideyim."

Dedi içeriden çantasını getirerek.

"Otel mi? Otelde mi kalıyorsun?"

dedi Yong.

  "Aslında iki gündür Yağmur'la kalıyordum ama ona daha fazla rahatsızlık vermek istemem.".

"Eşimin erkek kardeşi uzun süre sonra yanımıza gelecek ve biz senin otelde kalmana izin vereceğiz? Yağmur yalnız kalan bir kız bu yüzden bizde kalmalısın."

Yongdan böyle bir çıkışı hiç kimse beklemiyordu. Kim bilir aklında yine neler vardı. Ali bu duruma temkinli yaklaşıyordu.  Bu bakışlarından anlaşılıyordu.

"Size rahatsızlık vermek istemem!".

"Ne rahatsızlığı. Hadi bakalım yürü arabaya!"

Diyen Yong Ali'nin önünde bulunan valizini alıp önden arabaya gitti. Gülümseyerek omuz silktim.

"Aklına koyduğunu yapıyor. Hadi gidelim. Görüşürüz Saçon-sshi!"

Deyip Yağmur'u yanaklarından öptüm. Ali'yle birlikte aşağıya indiğimizde Yong çoktan bagajı yerleştirmişti. Geldiğimizi görünce sürücü koltuğuna geçti. Kısa bir süre içinde eve ulaşmıştık. Ali'nin valizini misafir odasına yerleştirip bizim valizlerimizi Yong'un odasına koyduk. Tekrar salona döndüğümüzde Ali koltuklardan birine oturmuş bizi bekliyordu. İkili kanepeye otururken Yong'da yanıma gelip oturdu. Bu çocuğun derdi ne ya? İkide bir dibime dibime giriyor.

"Aç mısınız?"

Dedim sohbet açmaya çalışarak. İkiside hayır anlamında kafasını salladı. Pöff bunlarda sanki ağızlarına fermuar çekmişler gibi!

"Eee anlatsanıza küçükken birlikte nasıl vakit geçirirdiniz? Yeni evlendiğimiz için karım hakkında çok bir şey bilmiyorum."

Dedi Yongie kelimelerin üstüne basa basa. Yoksa bu adam beni çocukluk arkadaşımdan kıskanıyor mu? Ali bana bakarak gülümsedi.

"Biz genelde herkesin ziline basar kaçardık. Mahallenin çetesini peşimize takardık."

O günler gözümün önünden gelip geçiyordu. Hatıraların verdiği keyifle lafa atladım.

"Yong, Ali'nin böyle sakin durduğuna bakma. O azılı bir çetenin liderini dövecek ve diğer üyelerinden dayak yiyecek kadar cesur ve gözü kara! Ali hatırlıyorsun değil mi? Çetenin lideri bana asıldı diye çocuğu bir güzel benzetmiştin ve sonra diğerlerinden dayak yemiştin.".

"O çocuk bana seninle evlenmek istediğini söylediğinde ne yapmamı bekliyordun. Üstelik sen sadece benim-"

bir anda ortam gerilmişti. Ali'nin böyle bir şey demesini beklemiyordum. Yong kayıtsızca gülümsedi. Zaten ne bekliyordumki? Biz gerçekte evli bile değiliz. Belimi Yong'un eli kavrarken beni neredeyse göğsüne gömdü.

"O çocuk şimdi görmeli evlilik hayalleri kurduğu kızın başkasına ait olduğunu."

Ardından odadaki böcekleri bile korkutup kaçıracak bir kahkaha attı. Yong sizcede çok tuhaf olmadı mı bu aralar? Bazen gerçekten kocam olduğunu hissettirirken bazen sorunlu bir sayko haline geliyor. Yonghwa'nın belime sardığı sarmaşık gibi kollarından kurtulup ayağa fırladım. Akşam yemeğini hazırlayayım. Mutfağa geçip yine makarna yapmaya başladım. En iyi yapabildiğim tek şey bu. Aslında yapabildiğim tek şey bu. Biraz beceriksizim ev işi konusunda. Makarnayı haşlayıp tabaklara servis ederken içeriye seslendim.

"Hadi gelin! Yemek hazır."

Az sonra ikiside kahkahalarla mutfağa geldiler. İlk başta birbirlerini öldürecekmiş gibi bakıyorlardı oysaki! Sandalyelerine yerleştiklerinde bende sosları masaya koyarak son dokunuşlarımı gerçekleştirdim. Yong'un yanındaki yerimi alırken o iki koca ayı tabaklarını kemiriyordu. Bu kadar hızlı yemelerini beklemiyordum. Yoksa bunlarda da Yağmur'un karnındaki ayıcıkların abilerimi var? Aklımda deli sorular. Ali yemeğini bitirip çatalını tabağının üstüne bıraktığında boğazını temizleyip ikimize baktı.

"Size bir şey söylemek istiyorum.".

"Bunun için bizden izin almana gerek yok."

dedi gülümseyerek Yong. Beklenti içinde Ali'ye bakıyorduk.

"Kore'ye gelme sebebim Elif'i görmek onunla konuşmaktı. Hatta belki ona evlenme teklif etmekti ama onun seninle evli olduğunu öğrenince ikinize karşıda nefret duydum.".

"Ali-"

diyebildim sadece. İzin vermemişti daha fazla konuşmama.

"Evet biliyorum sen beni hiçbir zaman bir erkek olarak görmedin Elif. Hep kardeşin saydın. Eminim beni çekici bile bulmadın hiçbir zaman.".

"Ali ben, seni sadece kardeşim bildim. Çekici olmana gelince sen gerçektende çok yakışıklısın ama bu hiçbir zaman sana yaklaşımımda bir ölçüt olmadı.".

Yong sessizce gözlerini tabağına dikmiş duruyordu.

"Biliyorum Elif. Beni beklemediğin için sana çok kızdım. Yong'un yanında sana farklı davranmaya çalıştım. Yonghwa'nın anlamasını istedim ama asıl dersini alan ben oldum. Onun seni benden daha çok sevdiğini farkettim. Tüm kalbiyle eşini seven bir adama asla bu kötülüğü yapamazdım. Asla sizi ayırmak istemediğimi farkettim. Çünkü siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Telefondan uçak biletimi aldım. Gece 2de Türkiye'ye dönüyorum.".

Yonghwa'yla aynı anda bakıştık. Bu kadar çabuk gitmesini beklemiyordum.

"Her şey geçmişte kaldıysa neden gidiyorsun. Biraz daha kal!"

Dedim. Gözlerim dolmuştu. Çocukluk arkadaşım benim yüzümden kendini kötü hissediyordu.

"Elif haklı. Böyle gitmek olmaz. En azından sabah git."

Alinin gözleri dolmuştu Yong'un babacan tavırları karşısında.

"Tamam."

dedi gülümseyerek. Onun için salona yatak hazırlarken kafamı nerede yatacağım kurcalıyordu. Kendi odamda yatamazdım. O haldeee... Ben Yong'un yatağında o da yerde yatardı. Kesinlikle! Ali'ye iyi geceler dileyip sözde yatak odamıza geçtik. Kapıyı kapattığımda belimi Yong'un elleri kavradı. Ne yapıyor bu mal? Yüzünü saçlarıma gömüp boynuma dudakları değerken gıdıklanıyordum. Ama onun düşündüğü kadar kolay değilim! Belime sardığı ellerini tutup ittirdim. Uzaklaşmama fırsat vermeden bileğimi kavradı.

"Elif!"

Sesi fısıltıyla çıkmıştı. Tüylerim diken diken olmuşken tekrar beni kendine çekti. Bu sefer yüz yüzeydik.

"Sencede gerçekten karı koca olmamızın zamanı gelmedi mi?"

Kulağıma fısıldarken nefesini yüzüme üflüyordu. Aaissh delirmiş mi bu adam?

"Aklını geri getirmek için vurmam mı gerekiyor?"

Yüzünü geri çekip gözlerime gözlerini getirdi.

"Elif... seni seviyorum!"

Bu adam benimle kafa buluyor kesinlikle! Jung Yonghwa beni sevecek öyle mi? Rüyada mıyım yoksa? Kuvvetlice ittirip yatağa yattım.

"Dolaptan yastık ve yorgan alıp yatağını hazırla yere çok uykum var! Işığı söndürmeyi unutma!"

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalışırken o uslu bir şekilde benim sözümü dinliyordu. Bir yıl önce bu sahneyi tahmin dahi edemezdim. Korede olduğumu ve Yonghwa'yla evli olduğumu düşündükçe sanki bir hülyaya dalmışımda her an uyanacakmışım gibi tedirgin oluyorum. Yong'a onu sevdiğimi söylemek istiyorum ama işte ne bileyim... Eğer ona söylersem gidecekmiş gibi. Ondan uzak kalmaktansa onu sevmiyormuş gibi davranmak daha cazip geliyor. Belki bir gün bizde her evli çift gibi çocuklarımızla birlikte ailecek tatile çıkarız ya da her sevgili gibi birbirimize şiirler adarız... kim bilir!







Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin