13. bölüm~anlaşma imzalamaya ne dersin.~

290 20 7
                                    

      Odanın içini kahkaha sesleri dolduruyordu. Özellikle erkekler cephesinde kahkaha nöbetlerinin uzunlukta rekor kıranları hakimdi. Yong sonunda insaniyetle (şükür sonunda) ayağa kalkıp konuşmanın bitmesini sağladı.

"Babacım sizinle sohbet etmek gerçekten çok güzel ama saat farkına alışmak için yatsak iyi olur yoksa yarın çok büyük baş ağrısı çekersiniz."

Vay vay vay! Bizimki çoktan damat moduna girmiş. Çokta düşünceli normalde zaten (!) Pis oyuncu. Ama ben sana yapacağımı bilirim!

"Anne sen bizimle yatarsın. Babamda Yongların odasında yatar. Rahatsız olmazsınız değil mi?"

dedim bıyık altından gülerken.

"Olur bizim için farketmez!"

Dedi annem nazikçe.

"Bizim odayı yengemlere veririz bizde burada yatarız Elif."

Diyen Yağmur'a ağzını kapat ve sakın açmayı düşünme bakışı atarken Yong çoktan bu kozu kullanmış ve babamları ikna etmişti. Erkekler odalarına dağılırken bizde Yağmur'la kendi odamızdan salona uyku takımı taşıyorduk. Üçlü kanepeyi mesken edip yatak örtülerini sererken Yağmur mızmızlanmaya başlamıştı bile.

"Neden sen üçlüde yatarken ben ikili koltukta yatıyorum.".

"Bunu planımı mahvetmeden önce düşünecektin. Hadi iyi geceler!"

Yorganı tepeme kadar çektim. Kötü bir kuzenim. Ama bu benim ve değişeceğimi sanmıyorum nihahahaaa.

         El yordamıyla çalan telefon alarmını susturdum. Beş dakika daha uyusam kimseye zarar gelmez değil mi? Telefonu yerine bırakıp tekrar gözlerimi kapattım. Gördüğüm rüya hiç kesintisiz devam ederken sağ taraftan bir küt sesi yükseldi. Tek gözümü açıp uzanıp aldığım telefon ışığını sesin geldiği yere yönelttim. Yerde bir kütle duruyordu. Gece yatmadan önce orada öyle bir şey yoktu. Her neyse beş dakika daha uyursam kendime gelirim. Tekrar gözlerimi kapatıp en son ne gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Tam hatırlamışken evin içine kocaman bir aslan girdi. Kesinlikle aslan girmiş olmalı yoksa bu kükremenin başka bir açıklaması olamaz. Aissh! Gerçekten sadece beş dakika uyumak istemiştim. Sadece beş dakika! Söylene söylene yerimden kalktım. Yerde duran şeye ayağım takıldı ve yeri öptüm. Harika bir sabah değil mi? Ayağımın altındaki şey parıldayan gözleriyle bana baktığında tanıdık korkutucu bir çığlık duydum. Yerde yatan şey benim sevgili kuzenimdi. Ama çığlık atmaya devam ederse herkesi uyandıracak! Işığı açınca çığlıkları kesti.

"Derdin ne senin?"

diye sordum tek kaşım havada. Hala titriyordu. Yerden zorda olsa kalktı.

"Asıl senin derdin ne? Korku filminden fırlamış gibisin!".

"Ne varmış benim halim de?!"

Benim gibi tatlı, alımlı, bakımlı birisinden nasıl korktu anlayamadım.

"Kireç gibi beyaz bir yüz, siyah bir gecelik ve upuzun siyah saçlar var! Bir korku filmi maskotu gibisin! Üstelik üstüme oturdun resmen. Ölüyordum korkudan"

dedi elini kalbinin üstüne koyarak. Hıh, tırsak!

"Koltuktan düşmeseydin üzerinden geçmek zorunda kalmazdım canım. Mian!"

Sallana sallana mutfağa yürüdüm. Yağmursa arkamdan söylenmeye devam ediyordu. Eveet! Bugün babamla annem için özel kahvaltı hazırlamalıyım. Kendilerini Türkiyede hissetmeliler. Yağmurla birlikte Türk mutfağından aldığımız kahvaltılıkların hepsini ortaya döktüm. Annemlerde bizim için birkaç şey getirmişlerdi. Neredeyse her şey hazırdı. Çayı da ocağa koyup masayı donattım.

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin