3. bölüm ~ottokee?~

312 27 2
                                    

Düşünceli adımlarla Yağmurun yanına gittim. Benim yaklaştığımı görünce yatmakta olduğu bankta doğruldu. Tabi bu elimde bir şey olmadığını anlayıncaya kadar sürdü.

"Hani yemek getirecektin? Elifff git bul bir şey! Hemeeeeeeeennn!"

Ses düzeyi beni delirtme yolunda emin adımlarla yürürken içimdeki ses aynaları çatlatacak kadar çığrınıyordu.

"Kes sesini! Kalk ayağa eve gidene kadar acından ölmezsin!"

Sinirle sırtçantamı taktım. Valizimi alıp önden önden yürümeye başladım. Ben o adamın karnına tekmeyi bastım ve atkı aşağı kaydı. Yüzü ortaya çıktığında-aissh- eminimki o Jung Shindi. Cnblue'nun ulaşılamazı Lee Jung Shin den başkası olamazdı. Üstelik... üstelik ben ona sıkı bir tekme geçirmiştim. En azından karnına canım başka bir yere isabet etmediğine dua etsin. Dur bir dakika! Ya Jung Shin kamera kayıtlarından yüzümü netleştirip fanlara

"işte bu bana tekme atan kız!"

diye gösterirse? Ottokeee? Uff ne diyorum ben? Elif tamamen saçmalıyorsun kızım! Zaten Yağmura da bağırdım. Ama haketti. Her neyse haketsede haketmesede gönlünü almam gerekecek. İlk gelen taksiyi elimle durdurup binmemizi sağladım. Yağmur benden tarafa bakmıyordu. Cidden işim zor. Yurda gelince müdür bir kız öğrenciden bizi odamıza götürmesinde ricada bulundu. Odamı demiştim ben? Ahh hayır burası bir ev apartman dairesi gibi. Biz çatı katının bir altındayız. Normalde okulun yurdu değil burası. Yurtta yer olmadığı için ve de müdür babamdan direktif ve para aldığı için okula yakın bir ev tutmuş. Bizi evimize getiren kıza teşekkür edip uğurladık. Yağmur az önce kıza sunduğu gülümsemesini çöp kutusuna atıp bana bakmadan salona gidip kanepenin üstüne yattı.

"Benimle konuşmamakta ısrarcı mısın?"

Diye sordum ellerimi belime koyarak. Kafasını olumlu anlamda salladı. Ahh cidden! Montumu giyip dışarı çıktım. Yağmurun benimle konuşmasının anahtarı tabikidee yemek! Neyseki apartmanın bir sokak önünde market var. Ve de ramen!  Yarın okuldan sonra bir Türk marketi bulmam gerekecek! Rameni alıp eve döndüm. Yağmur elinde kumanda yatmış bir boy eskiden internet başında iki büklüm oturup izlediğimiz dizilerin şimdi rahat rahat keyfini çıkarıyordu. Elimdeki poşeti gizlice mutfağa götürdüm. Bu dairenin hoşuma giden yanı önceden dizayn edilmesi. Yoksa düşünsenize bir sürü eşya almak zorunda kalacaktık. Gerçi bunlarda babamın ve amcamın parasıyla alındı ama neyse. Rameni hazırlayıp Yağmurun önüne koydum. Bana yan bakış atıp ayağa kalktı.

"Affedildin."

Dedi sırıtarak. Bende gülümsedim.

"O halde ben yatıyorum çünkü aşırı yorgunum. Hadi iyi geceler canım."

Yanağına bir öpücük kondurup önceden seçtiğim odamın yolunu tuttum. Geceliklerimi giyip soğuk yatağımın içine girdim. Şaka gibi ya şu an Koredeyim. Daha dün babama buraya gelebilmek için yalvarıyordum. Ouh annemlere haber vermedim! Komidinin üzerindeki telefonuma uzanıp aldım. Büyük bir ihtimalle orada gündüz şu anda. Dördüncü çalışında annem çıktı telefona.

"Annecim geldik biz haber vermek istemiştim."

"İyi yapmışsın kızım. Sesin uykulu geliyor."

Ahh şu anneler yok mu her şeyi hissediyorlar.

"Yoruldum biraz uyumak üzereydim siz geldiniz aklıma."

Dedim tatlı bir şekilde. Annem güldü.

"Bizide ne çok düşünürmüş bak bak. Hadi canım yarın konuşuruz. Uyu biraz. Kendine iyi bak.".

"Tamam annecim sende. Babamada selam söyle."

Telefonu kapatıp eski yerine koydum. Gerçektende uyumalıyım sanırım.

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin