25. bölüm ~mazoşistliğin zirvesi~

207 14 9
                                    


      Yong arabasının üstüne çıkmış bana bakıyordu. Delirdi mi bu gece gece? Alelacele üstüme bir şey alıp aşağıya indim. O da bu sırada arabanın üstünden inmiş kaputa yaslanmış beni bekliyordu. Tam karşısına geçip ellerimi göğsümde kavuşturdum.

"Bu saatte gelip neden odamı taşlıyorsun?".

"Mesajıma cevap vermedin çünkü."

Ukalaya bak sen! Bir de cevap vermemi mi bekliyordu.

"Sana cevap vermek zorunda olduğumu düşünmüyorum!"

Dedim terslercesine.

"Elif... ben seni..."

bir anda nefessiz kaldım. Yoksa beni sevdiğini mi söyleyecek?

"Ben seni kırdığım ve sana bağırdığım için gerçekten çok özür dilerim!". 

Şaşkınlıkla bakakaldım. O gerçektende benden özür mü diliyordu? Bir anda yağmur yağmaya başladı ve çok geçmeden sağanağa dönüştü. Yağmurun altında sırılsıklam olmuştuk.

"Hadi gel çabuk! Hasta olacaksın."

Dedim ve Yong'u elinden tutup apartmana çektim. Daire kapısının önüne gelince bir anda iki kolumuda kavrayıp gözlerimin içine baktı. Saçlarım ıpıslak ve birbirine karışmışken bana böyle bakmasına gerek var mıydı?

"Bana ne yaptın böyle?"

Gözleri kızarmış ve ilk defa ciddi bir ifadeyle bakıyordu.

"Hı? Ne?"

Bir anda dudaklarıma yapıştı. Hey! Bu sahne yağmurun altında olmalıydı! Apartman boşluğunda nasıl bir romantizm yaşatmaya çalışıyor? Ne yapıyorum ben? Ona iyi bir ders vermek isterken ona karşılık mı vereceğim? Beni ele geçirmek bu kadar kolay değil Yong Hwa-sshi! Bir anda ellerimle göğsüne baskı uygulayıp onu ittirdim. Şaşkın bir şekilde geriledi. Gözlerine bakmaya çekiniyordum. Bunu haketmişti ama. Anahtarla kapıyı açtım ve geçmesi için bekledim. Ama o sadece durdu ve bana baktı.

"Kurulanmazsan üşüteceksin. Geç içeri."

dedim yüzüne bakmadan. Sessizce içeri geçti. Arkasından içeri girip kapıyı kapattım. O sırada Yağmur uykulu gözlerle odasından çıktı. Bir bana birde Yonghwa'ya bakıp gözlerini ovuşturdu.

"Bu halinizde ne?"

Uyku uyuşukluğunun etkisiyle oldukça sessiz sormuştu.

"Aaa-şey-dışarıda-bir anda bastırdı-yağmur yağınca bu hale geldik."

Cümle kurma yeteneğim kesinlikle yok.

"Dışarda ne işiniz vardı? Hem de bu saatte?".

Cidden ne işimiz vardı?

"Şey konuşmak için gelmiştim.".

"Gündüz vakti konuşamıyor musunuz?"

Haklı kız! Hadi bakalım Yong bey cevapla! 

"Biliyorsun ben ünlü birisiyim bu yüzden gece konuşmam gerekiyordu.".

"Telefonla konuşsaydın o zaman. Neden eve kadar geldin? Yoksa Elif'i mi özledin?"

Çüş Yağmur Yuh yani özlemek falan noluyor? Yonghwa bir süre bakışlarını bana çevirdi. 

"Öylede söylenebilir!"

Yong... gerçekten böyle mi düşünüyor? Ayaklarım birbirine dolanmadan banyodan kurulanması için bir havlu getirdim. Üzerini değiştirmesi için nasıl bir kıyafet bulacağım? Bizde erkek giysisi bulunmaz ki! Havluyu yüzüne bakmadan uzattım.

Umduğum  ve bulduğumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin