JUNG YONGHWA
Şirkete gelip arabayı parkedince yan koltuktaki telefonu farkettim. Elif'in olmalıydı. Muhtamelen benden kaçarcasına arabadan inerken düşürdü. Aissh aptal kız! Tekrar arabayı çalıştırıp Yağmur'un evinin önüne sürdüm. Aklı nerde bunun? Nasıl olurda telefonunu unutur? İyiki bugün prova günü değildi! Gerçi ona öyle söylemiştim ama bu ondan kaçmak içindi. Evin önüne gelince Elif'i kapıda gördüm. Muhtamelen Yağmur evde yoktu. Hmm aslında ona provamın iptal olduğunu söyleyebilirim. Sadece yalnız kalmasın diye yanlış anlamayın! Arabadan çıkmak üzereydimki evin önünde başka bir araba durdu.
"Jonghyun!"
İstem dışı mırıldanmıştım. Önce Elif'e selam verip konuştu. Sonra arabanın kapısını Elif için açtı. Bu kız delirdi mi cidden? Ölmek mi istiyor? Jonghyun'un arabasına nasıl biner? "Yoksa kıskanıyor musun Yonghwa?" İç sesime yan bakış atıp gözden kaçırdığım Elifle Jonghyun'a dikkat kesildim. Çoktan arabayı çalıştırmıştı. Şimdi ne yapacağım? Onları takip etmeyeceğim herhalde?! Bir küfür savurup arabayı çalıştırdım. Şirkete sürerken içim içimi yiyordu. O kızdan kesinlikle hoşlanmıyorum ama o benim eşim. Formaliteden bile olsa o benim aile kütüğümde artık! Bunun hesabını vereceksin Elif Poyraz!
ELİF POYRAZ
Arabanın içi çok sessizdi. Ve bu sessizlik oldukça rahatsız ediciydi. Radyoyu açmak için elimi uzattığımda Jonghyunda elini uzatmıştı."Afedersin"
deyip elini çekti. Ne diyeceğimi kestiremediğimden dolayı cevap vermeden radyoyu açtım. Şans o ki CNBlue'dan I Miss You parçası çıkmıştı. Yonghwa'nın sesini duyunca içimde bir kıpırtı oluştu. Mutluluktan değildi bu pişmanlıktandı. Midem kasılıyor gözlerim dolmaya başlamıştı. Derin derin nefes almaya çalıştım. Camı açarak temiz havayı içime çektim. Böyle olmak zorunda değil! Böyle olmamalı. (Her şeye yeni başladın Elif! Başta yıpranırsan sonu göremezsin !) Evet.
"İyi misin?"
Jonghyun'un telaşlı sesiyle kafamı içeri soktum. Gülümsemeye çalıştım.
"Araba tuttu sanırım!"
Gülümsedi. Az sonra arabayı çocuk parkının yanına çekti. Gülümseyip aşağı indi ve dolaşıp kapımı açtı.
"Hadisene!".
"Şaka yapıyorsun!"
Kafasını hayır anlamında salladı. Arabadan indim ve peşinden yürüdüm. Kolumdan tutup eliyle karşıda duran salıncağı gösterdi.
"Önce varan kazanır!"
deyip koşmaya başladı.
"Yah! Haksızlık yapıyorsun."
diye mızmızlansamda yanına koşarak gittim. Onu arkadan iteklerken nefes nefese kalmıştım. Bir anda salıncağı durdurup ayağa kalktı.
"Sallanma sırası sende."
Bu haliyle küçük oğlan çocukları gibiydi. Saçlarım sallanmanın etkisiyle havada uçuşurken aslında varolan gerçeği farkettim. Jonghyun'un soğuk kişiliğinin arkasına saklanmış gerçek, küçük kırılgan bir çocuktu. Bu yüzden bu kadar erkeksi ve güçlü duruyordu. Jonghyun benim gibiydi. Belkide bu yüzden onu kendime yakın buluyordum. Bu yüzden onun yerine Yong'u seçiyordum. (Vallaha ben hatırlatmadım bu sefer lidoyu.) Dedem gelip hatırlattıydı. (Mazoşistsin kızım sen. Mazoşist!) İçimdeki kezo bir defol! Mazoşistim var mı? (Ayıpsın ablaa) Hala burada. Hayır bu konuşmalarımızı başkaları duysa "bu kadın delirmiş kendi kendine konuşuyor" diyecekler. Parktaki eğlencemize son verip bir kafeye oturduk. Gelip geçen kızlar Jonghyun'u yercesine süzüyorlardı. Doğru bildiniz kıskandım. Sonuçta sevgilisi olmasamda yanında oturan kişi bir bayan. Azıcık saygı lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
FanfictionBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?