ELİF POYRAZ
Tek tek yerlere saçılan fotoğrafları topladım. Hepsi bugüne aitti. Kim çekti bunları. Hangi lanet ?! Yong... Karşısına geçip "hepsi yanlış anlaşılma! Jonghyun'la aramızda hiçbir şey yok. Ben seni seviyorum" bile diyemiyorum. Ama Yong beni hiç mi tanımıyor? Bana nasıl öyle şeyler söyler? Nasıl o kadınlarla beni bir tutar. Fotoğrafları teker teker yırtıp çöpe attım. Yongun kapısının önünden geçerken durakladım. Kapıyı tıklattım.
"Yonghwa, böyle yapma, benden uzaklaşma, benden nefret etme. Eğer sen de böyle yaparsan benim kendimi nasıl savunmamı bekliyorsun?"
İçerden ses gelmeyince yanağımdan süzülen yaşları elimin tersiyle silip devam ettim.
"Jonghyunla aramda hiçbir şey yok! Evet o beni seviyor. Benden onu sevmemi istedi ama ben onun duygularını kabul etmedim. Ben onun abisiyle evliyim nasıl onu sevebilirimki? Jonghyun benim için çok değerli ama sadece dostum olarak. Ben seni zor duruma düşürecek hiçbir şey yapmadım. Senin bu kadar sinirleneceğini bilseydim onunla gitmezdim. Yong benden nefret etme olur mu? Oh?"
İçerden hala ses çıkmıyordu. Arkama dönüp odama doğru ilerlerken bir ses duyuldu ve birisi arkadan sarıldı.
"Senden nasıl nefret edebilirim? Sana bakan, sana dokunan kişi benim kardeşim bile olsa seni kıskanırım. Çünkü sen benim karımsın. Formaliteden bile olsa sadece benim kadınımsın!"
Ne? Ben onun omg... kollarının arasından sıyrılıp yüzüne döndüm.
"Yong-".
Bir anda dudaklarıma yapışınca vücudum kaskatı kesildi. Hareket edemiyordum. (Tamam Elif sakin ol! Kocan kızım o nolcak?!) (Hadi be oradan dinleme sen onu Elif'im bildiğin Jung Yong Hwa hiçbir baskı altında kalmadan seninle öpüşüyor. Hadi yine iyisin!) İç sesim melek kuzin gelmiş hayırlı olsun. Mümkünse tatile seni gönderelim birde! Her neyse. Yong elleriyle boynumu ve yanaklarımı kavramışken geri çekildi. Alnını alnıma dayayıp nefes almaya çalıştı. Bu arada ben nefes alıyormuyum cidden hiçbir fikrim yok. Bence ben şu an öldüm yani.
"Bugün, bu gece olanlar için üzgünüm. Sen sadece benimsin bunu unutma!".
Geri çekilip hızlıca odasına girdi. Yaşıyorum değil mi ben? Yatağıma uzandığımda o an gözümün önüne gelip duruyordu. Yanaklarım resmen alev almıştı. Mal mal sırıtırken telefondan gelen mesaj sesiyle masaya uzandım. Kilidi açıp kimin gönderdiğine baktım.
"İyi misin? Seni merak ettim. Umarım Yong sana kötü davranmamıştır. -Jonghyun"
Kötü mü? Nihahaha ne kötüsü oğluum. Jonghyuna cevap verip vermemekte kararsız kalırken yeni mesaj geldi.
"Kalk bana yemek yap, açım! -Yonghwa"
Ne? Az önceki adam nereye gitti? Ufflayarak yatağın üstüne telefonu fırlattım ve mutfağa gittim. Benim gibi bir beceriksizin nasıl bir yemek yapmasını bekliyor acaba? Tabiki makarna! Makarna haşlanınca iki tabak hazırlayıp masaya koydum. Dolaptan yoğurt mayonez ve ketçapı çıkarıp tabakların yanına koydum.
"Yonghwa! Yemek hazır!"
Odanın kapısı açıldı ve beyefendiler teşrif edebildiler. Çubuğu eline alıp makarnayı dürtükledi.
"Elif bu ne?".
"Makarna."
Bir parça alıp ağzına attı. Tabi onlar su içinde yemeye alıştıkları için bunun tadı farklı gelmiştir. Ketçap ve mayonezin kapağını açıp tabağıma boşalttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umduğum ve bulduğum
FanfictionBazen hayatta hiç ummadığımız şeyler olur. Ama mutlaka olmasını istediğimiz şeylerde olur. Elif'in umduğu adam bulduğu gibi çıkmamışsa ya? Ya da henüz onu kendi düşünde bulamamışsa?