46.Bölüm. "Sır."

19.7K 758 304
                                    

MEDYA: Bölümden kesitler.

PLAYLİST: The Weeknd-Earned It. (Bu şarkıyı uzun zamandır bu bölüm için saklıyorum. Kıymetini bilin. ;) )

Ingrid Michaelson - Wonderful Unknown

Skylar Grey - Love The Way You Lie

One Direction- Little Things

Ve final anı için, Cem Adrian-Ben Seni Çok Sevdim

Yavaş yavaş okuyun. Atlarsanız kaçırabilirsiniz. Bu bölüme özel bol yorum istiyorum! Ve ayrıca, iki * ile belirttiğim bölüm, çok sevgili-kimliğini gizli tutmak isteyen- bir dostumdan. Ben o tip içerikli şeyleri yazamadığımdan, ondan rica ettim. Ama düzenlemesi bana ait.

En azından bu bölüme 100 yorumu geçmeliyiz. Gerçekten, zor değil. Bu bölüm için haftalardır uğraşıyorum ve emeğimizin karşılığını almak istiyorum.

İyi okumalar!

--

46.BÖLÜM.

"Hadi Derin! Sende dans et!" Bartu elimden tutup beni çekiştirmeye çalışıyordu. Onlara dans etmeyeceğimi- ve bu bir halaydı!- söylemiştim. Bartu'ya nazikçe gülümsedim ve, "Hayır," dedim. "Son kez söyleyeceğim dans etmek istemiyorum."

"Bu dans değil. Halay, lo."

Bartu elini omzuma attı ve beni halaya doğru çekiştirdi. Her ne kadar dirensem de, Bartu resmen beni sürüklüyordu. Poyraz'ın bana bakıp güldüğünü görünce yumruğumu sıktım. Rezil olduğum yetmemiş gibi birazdan daha da rezil olacaktım. Eğer ünlü biri olsaydım, gazetecilerin bu kareyi kaçırmayacaklarına emindim. Şu sert kızımız Derin Arlı, halay çekiyor, lo!

Bartu bizi araya soktu ve halay çekmeye başladık. Bartu beni yönlendiriyordu ama şu anda ağlamak üzereydim. Resmen elimde mendiller halay çekiyordum. İnanılır gibi değildi! "Bartu," dedim dişlerimin arasından.

"Efendim maviş."

"Hemen. Elimi. Bırak." Kelimelerin üzerine basa basa söylemiştim. Bartu önce bana baktı ve halayı durdurdu. Etraftakiler şaşkınca bana bakarken ben ise kafamı toprağa gömmek ve oradan hiç çıkarmamak istiyordum. Bartu mendili bana sertçe uzattı ve kafasını diğer tarafa çevirdi. "Al ve git."

"Aov... Tamam?" Mendili aldım ve halaydan hızla çıkıp mekânın uzak bir köşesine gittim. Ben gittikten kısa süre sonra halay yeniden başlamıştı. Mendili cebime sıkıştırdıktan sonra bar bölümünden bir sandalyeye oturdum ve içecekleri yudumlamaya başladım. Bartu ve Ecmel sıranın başında halay çekiyorlardı. Suratımda bir gülümseme oluşunca kafamı sağa sola salladım.

Bartu olmasaydı hayatım çok sıkıcı olabilirdi.

"Halay çekmiyor musun?" Poyraz kollarını göğsünde birleştirdi ve yanımdaki sandalyeye hızlı bir hareketle oturdu. "Sağ ol," dedim gözlerimi devirirken. "Sen oyna. Ben dans hakkımı doldurdum."

"Sahneye çok yakışmıştın, oysaki."

"Ha ha." Poyraz güldü ve ardından arkasında duran bardaklardan birini alıp yudumlamaya başladı. Birkaç saat sonra onlarda olacak oluşum, midemde bir hareketlenmeye neden olmuştu. Gerginlik üzerime bir sis bulutu gibi çöktüğünde, ayaklarımı salladım.

"Bartu ile ne zaman tanıştınız?" diye sordum. Muhabbet açma gibi bir amacım yoktu ama aklıma bu soru gelmişti ve dilim aniden açılıvermişti.

"Birinci sınıfta. Tam olarak tarih söylemek gerekirse, 12 Eylül."

Kafamla onaylarken, "Yani her şeyinizi biliyorsunuz?" diye sordum. Poyraz gülümsedi. Kendimi, onu izlerken buldum. Çenesindeki sakalların uçlarının gözüktüğünü fark ettim. Dudakları alayla kıvrılmıştı ve gözlerinin biri diğerine göre daha kısıktı. Kafasını sola doğru yatırdı ve ardından, "Ne öğrenmek istiyorsun, bücürük?"

YIKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin