MEDYA: Yeni şehir adımız! Eskiden İzmir’di ama anlattığım yerler pek İzmir ile bağlantılı olmadığından, kendim bir şehir uydurdum. Ve işte Harliç! Sırlarla dolu şehrimiz!
PLAYLİST: Blueneck-Lilitu
İyi okumalar *-*Bol yorum is-ti-yor-um!
--
44.BÖLÜM. “ISRARCI VE İNATÇI.”
Gözlerimi zorla açtığımda, görüş alanım bulanıktı. Yavaş yavaş yerine gelirken, ilk fark ettiğim beyaz duvarlar oldu. Gözlerimi birkaç kere kırptım ve çevreme bakındım. Kolumdaki seruma ve sağ elimin üzerindeki baskıya. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama şiddetli bir baş ağrım vardı.
Kolumun üzerindeki ağırlığa baktım ve Poyraz olduğunu fark ettim. Turuncu bir sandalyede, yatağın yanında oturmuştu ve eli sağ eliminin üzerindeyken, uyuya kalmıştı. Kafamı geriye attım ve neden burada olduğunu düşündüm. Ama pek işe yaramamıştı. Bu sadece, baş ağrımın şiddetini arttırmış ve henüz taze olan acıya tuz basmak gibi olmuştu.
Serumlu olan elimi Poyraz’ın kafasına koydum ve saçlarını okşadım. Yüzümdeki gülümseme gittikçe genişledi ve saçlarıyla oynamaya devam ettim. Bu bana hiç olmadığım kadar iyi hissettiriyordu. Saçları o kadar yumuşaktı ki, benim saçlarım bile böyle değildi.
Kısa süre sonra kapının açılma sesiyle ellerimi hızla Poyraz’dan çektim ve gelenin kim olduğuna baktım. Siyah çerçeveli gözlükleri ve düzgünce toplanmış topuzuyla içeriye genç bir kadın girdiğinde, sırtımı dikleştirdim. Beyaz önlüğünün cebinden bir kalem aldı ve tükenmez kalemin ucunu açıp yatağın sonundaki dosyaya bir şeyler karaladı. Arada bir etrafımdaki makinelere bakmayı unutmuyordu, tabii ki.
Onu şaşkın bakışlar içerisinde izlerken, nihayet konuşmaya karar vermiş gibi duruyordu çünkü bana doğru gelmeye başlamıştı. “Merhaba…” Elindeki dosyaya baktı ve ardından tekrar konuştu. “… Derin. Ben Selin. Seninle ilgilenen doktorum.” Pek benimle ilgilendiğini sanmıyordum. İsmimi bile hatırlamayan biri nasıl benimle ilgileniyordu ki?
“Kusura bakma, bir gün içinde o kadar çok hastam oluyor ki, adlarını hatırlamakta zorlanıyorum.” Düşüncelerimi okumuş gibi konuştuğunda, çatlarım çatıldı. Etrafımdaki aletlere baktım.
“Ah, şu aletler,” Kafasını ağır ağı salladı ve ardından kafasıyla yanımda uyuyan Poyraz’ı işaret etti. “Poyraz Bey’e bunlara gerek olmadığını, verdiğimiz ilaçlar sayesinde kısa zamanda uyanacağınızı söyledim ama o bunları kullanmakta bizi zorladı.” Benim ismimi hatırlamamasına rağmen Poyraz’ın adını hatırlaması gözümden kaçmayan bir ayrıntı olmuştu.
“Ne oldu bana?” diye sordum sonunda. Uzun süre konuşmamış olmalıydım çünkü çenem konuşmaya başladığım an ağarmaya başlamıştı. “Bayılmışsınız. Açlıktan ya da herhangi bir başka sebepten dolayı olabilir.”
“O zaman bu kadar şeye ne gerek vardı ki?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Novela JuvenilYayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizlerini karnına çekmiş, boş gözlerle evine girip çıkanları izleyen küçük bir kız çocuğu. Ağlamaktan ko...